10 Haziran 2011 Cuma

Jet iş başında



NBA Final Serisi beşinci maçında Dallas Mavericks, Miami Heat’i 112-103 yenerek seride 3-2 öne geçti. Dallas’ta gecenin kahramanı son çeyrekte attığı sekiz sayıyla Jason Terry oldu. 

Gary Payton NBA tarihinin en iyi oyun kurucularından biri. Ancak onunla aynı sahayı paylaşmış herhangi birisi "eldiven" lakabını almasını sağlayan sert savunmasından, çaldığı toplardan ve olağanüstü saha görüşünden bahsettiği kadar çenesinden de bahseder. Eğer "NBA tarihinin en çok konuşan oyuncusu" diye bir ödül olsaydı, bunu hak eden kişi Gary Payton olurdu. Payton, Dallas ile Miami'nin karşı karşıya geldiği 2006 Final Serisi'ndeki unutulmaz üçüncü maçta çok kritik bir basketi vardı süper yıldızın. O zaman Jason Terry başta olmak üzere Dallas Mavericks oyuncularının kalbini kırmıştı.

Terry, o günü hayatı boyunca unutamadı. Şimdi Gary Payton yok, ancak onun mirasını final serisinde sürdürme görevini Jason Terry üstlendi. Belki Payton kadar iyi savunma yapamıyor ama gevezelik konusunda ondan geri kalır yanı yok. Hatta Dirk Nowitzki, kaybedilen son maçın ardından Terry'ye konuşma yasağı getireceğinden bahsetmişti. Yasak işe yaramadı tabii ki. Fakat başka bir getirisi oldu. Jason Terry, basketbol oynamaya başladı. Tıpkı idolü olarak gördüğü Gary Payton'ın beş sene önce yaptığı gibi hayati önem taşıyan bir basket attı Jet. Dallas'ın aldığı üçüncü galibiyette de son çeyrekte sahneye çıktı. Onun son çeyreklerde sekizer sayı attığı üç maç var finalde. Üçünü de Dallas kazandı. Kaybettikleri iki maçtaysa son 12 dakikayı sıfır sayıyla tamamladı Jet. Dallas'ın kupa özlemini gidermesi için ne kadar büyük önem taşıdığının daha iyi bir göstergesi olamaz. Kupa demişken, sezon başlamadan çok büyük bir iddia koymuştu ortaya Jason Terry. Sağ kolunda, pazı olarak da bilinen biceps'ine kocaman bir NBA kupası dövmesi yaptırmıştı sezon başlarken. Hem de "eğer şampiyon olamazsak bu dövmeyi sildireceğim" diyerek...

Terry'nin iddiaları bu kadarla kalmamıştı. Son çeyreklerde LeBron James'ten daha iyi oynayabileceğini söylediğinde hakkında obsesif kompulsif bozukluk teşhisi konmuştu. Terry, bu sefer konuşmasının altını doldurmayı başardı. Hem de son çeyrekte LeBron James ortalarda yokken. Önce James'i bire birde geçerek Jason Kidd'e bir asist yaptı, sonra da LeBron'ın eli üzerinden maçı bitiren üçlüğü attı. James son çeyreği iki sayıyla tamamladı yalnızca. Maç sonunda 17 sayı-10 ribaund-10 asistle triple-double yapmasına rağmen, dördüncü periyotta Jason Terry’ye yenildi LeBron James. Terry 8/12 isabetle, 21 sayı-4 ribaund ve 6 asist kaydetti. Daha da önemlisi, onun rüzgârı Dallas’a inanılmaz bir hava getirdi. Takım halinde %68 gibi akıl almaz bir üç sayı isabeti yakaladı Mavericks.

Terry, belki de hayatında ilk kez boş konuşmadı. Anlaşılan o ki, Dirk Nowitzki ve diğer takım arkadaşlarının bir süre daha başı ağrıyacak. Ancak böyle oynadığı sürece Jet’in konuşmaya hakkı var. Zira Terry, Dallas’ı şampiyon yapmaya karar verdi.

8 Haziran 2011 Çarşamba

Nowitzki’nin ateşi sönmedi



NBA Final Serisi Dördüncü maçında Dallas Mavericks, Miami Heat’i 86-83 yendi. Dallas’a galibiyeti getiren isim, 39 derece ateşle sahaya çıkan Dirk Nowitzki oldu

Bazen kahraman olmanız için harika oynamanız yetmez. Bazen de kötü oynarken bile kahraman olursunuz. Dirk Nowitzki, NBA Final serisinin dördüncü maçında kariyerinin en iyi basketbolunu oynamadı. 19 şutunda altı isabet buldu, ortalamasının çok altında kalıp sadece 21 sayı attı ve üç top kaybetti. Yine de maçın kahramanı oldu.

Nasıl mı?

Uzun sarı saçlarıyla bildiğimiz Alman yıldızın hayatı boyunca karşısına çıkan en büyük sorunlardan biri sinüzit, en olmadık yerde bir kez daha yokladı. Dirk daha önce sinüslerini temizlemek için bir kez operasyon geçirmiş, önlem olarak da bir süreliğine saçlarını kısacık kestirmişti. 2011 Final Serisi'nin dördüncü maçında eski hastalığı tekrar sahneye çıktı. Üstelik doktorlar, maç sabahı Dirk Nowitzki'nin ateşinin 39 dereceye kadar yükseldiğini söylüyordu. Zaten Nowitzki'nin de beti benzi atmış, yürüyecek hali yoktu. Alman mühendislik harikasının esasında sıradan bir insan olduğu gerçeğiyle yüzleşmek için kötü bir zamandı.

Hiç adeti olmamasına karşın soyunma odasında takım arkadaşlarıyla duygusal bir konuşma yaptı Dirk Nowitzki. Kısaca bu maçı tek başına kazanamayacağını söylüyor ve yardım istiyordu. Son çeyreğe kadar herkes imece usulüyle bir şeyler kattı takıma. 2011 playoff'unda ilk kez ilk beşte çıkan JJ Barea deliciliğiyle, kenardan gelen DeShawn Stevenson üçlükleriyle, Tyson Chandler ribaundlarıyla, Shawn Marion istikrarlı sayı katkısıyla son çeyreğe kadar getirdi maçı. Dördüncü periyoda bir atımlık barutu kalmıştı Nowitzki'nin. O da Dallas için yeterli değildi. Gözler Jason Terry'nin üzerindeydi. Jet'in katkısı çok önemliydi çünkü son çeyrekte sekiz sayı attığı tek maçı kazanırken, dördüncü periyotta hiç sayı atamadığı iki maçı da kaybetmişti Dallas. Son dakikalara kadar felaket oynayan Jason Terry, Dwyane Wade ile tartıştıktan sonra kendine geldi. Hayati önem taşıyan bir üçlük attı. Sıra tekrar Dirk'e gelmişti. O bir atımlık barutunu en doğru zamanda kullandı ve kabusu Udonis Haslem üzerinden maçı kazandıran turnikeyi bıraktı.

Dirk Nowitzki belki olağanüstü oynamadı, ancak kahramanlığıyla NBA tarihine geçti. Öte yandan harika oynayan bir Dwyane Wade vardı sahada. Tüm maç boyunca tek başına taşıdı takımını. Ribaund aldı, blok yaptı, sayı attı, takım arkadaşlarına pozisyon hazırladı... 32 sayı-6 ribaund-2 asist ve 2 blok da yetmedi galibiyete. Maçı kazanan bir süper yıldız değildi bu sefer. Dirk Nowitzki'nin arkadaşları, hasta olduğu günde ona destek oldular. Arkadaş demişken, Wade'in kankası LeBron James'i de unutmamak lazım. Kariyerindeki 90. playoff maçını oynayan LeBron, ilk kez tek haneli sayı üretiminde kaldı. Ancak böyle gitmeyeceği kesin. Dramayı seven LeBron, spot ışıklarını Dirk Nowitzki'nin hastalığına bırakmayacaktır. Daha iyi bir hikâyeye hazırlanın.

7 Haziran 2011 Salı

Dönüşü muhteşem oldu

Teksas'lı Bosh

NBA Final Serisi Üçüncü maçında Miami Heat, deplasmanda Dallas Mavericks’i 88-86 yenerek 2-1 öne geçti. Galibiyeti getiren basketi, kariyeri boyunca Dallas’ta hiç maç kazanamamış Chris Bosh attı

Dallas deplasmanında kazanmak NBA’deki herhangi bir takım için yeterince zor bir görev. Söz konusu Miami Heat olunca, zorluk derecesi iki kat daha artıyor. Örneğin Dwyane Wade, kariyeri boyunca yedi kez gitmiş Dallas deplasmanına, Udonis Haslem 10 kez. İkisi de sadece bir kez kazanabilmişler. Dahası var: Mike Miller 15 ziyaretinde tek galibiyet elde edebilirken, LeBron James sekiz gelişinde iki kez gülerek ayrılmış American Airlines Center’dan. Ancak en kötü karne Chris Bosh’ın. Kariyerinde sekiz kez Dallas deplasmanına giden Bosh, hiç galibiyet elde edememiş.

Üstelik onun için Dallas deplasmanlarının önemi başka. Ne de olsa doğup büyüdüğü şehir orası. Lise son sınıftayken takımıyla oynadığı 40 maçı da kazanarak ulaşılması güç bir rekorun altına imza atmıştı. Zaten Bosh, birkaç sene önce de Teksaslı olmaktan ne kadar gurur duyduğunu All-Star oylaması için yaptığı özel videoda kovboy kıyafetleri giyerek göstermişti. Eve dönüş kişisel olarak Chris Bosh’ı hep mutlu etse de, profesyonel kariyerinde bir türlü mutlu ayrılamamıştı Dallas’tan. Ailesine ve birlikte büyüdüğü çocukluk arkadaşlarına henüz bir galibiyet izletememenin bir burukluğu vardı içinde.

Üçüncü maç öncesinde bu talihini değiştirmekte kararlıydı Chris Bosh. İlk olarak geçmişiyle tüm bağını kısa bir süreliğine de olsa kesmeye karar verdi. Telefon numarasını değiştirdi ve çekirdek ailesi dışındakilerin onu aramasını engelledi. Artık bilet talepleriyle uğraşmak zorunda kalmayacaktı. Gerçi serinin ilk iki maçına etrafında yakınları olmadan da felaket oynamıştı Bosh. 34 şutunda yalnızca dokuz isabet bularak eleştiri oklarının hedefi haline gelmişti. Bahaneye ihtiyacı yoktu yani, kötü oynuyordu.

Üçüncü maç başladığında işler kötü gidiyordu. Dallas’ta kaybetmeye alışık olan Miami’de Dwyane Wade göz alıcı bir basketbol ortaya koyarken, Bosh ortalarda yoktu. İlk yarıdaki dokuz şutunda yalnızca iki isabet bulabilmişti yıldız forvet. İkinci yarıya başlarken işler biraz değişti. Önce LeBron James, sonra da Dwyane Wade’in asistleriyle üst üste iki basket buldu Chris. Kendine geldi. Esas numarasını maç sonuna saklamıştı.

39.6 saniye kala durum 86-86’yken molada herkes antrenör Erik Spoelstra’ya odaklanmıştı. Koç, Wade ve LeBron üzerine çizdiği oyunu anlatırken, Chris Bosh da Udonis Haslem’ı kenara çekti: “Eğer ikisinden birisi penetre ederse, bana perde yap ki boş kalayım.” Bosh’ın hesabı tuttu. Wade penetre sonrası LeBron’a pas verdi. James’in etrafına iki kişi geldi hemen. O esnada Haslem perdeyi yaptı ve Bosh bomboş kaldı. James’in olağanüstü pası sayesinde topla buluşan Chris, maçı kazandıran basketi attı: 88-86. Nihayet memleketinde bir maç kazanabildi Chris Bosh. Hem de en doğru zamanda. Belki numarasını değiştirmeseydi, daha da çok tebrik alabilirdi. Neyse, zaten kutlamalara başlamak için iki galibiyete daha ihtiyacı var zaten.