15 Nisan 2016 Cuma

Fenerbahçe Bütünü



Kostas Sloukas, yaz döneminde hemen hemen aynı parayı almasına karşın Olimpiakos'un teklifini reddedip Fenerbahçe'ye geldiğinde “Artık rol oyuncusu değil, lider olmak istiyorum” demişti. Real Madrid serisinin ikinci maçında, takım 100 sayı atarken sadece iki sayı atan Sloukas'ın mutsuz olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz.

Fenerbahçe'nin başarısı da burada gizli zaten. Bu takımın parçası olan herkes bir fedakârlık yapıyor. Sloukas lider olma hayalinden vazgeçip rolünü kabul ediyor, geçen yıl ligde tozu dumana katmış Bobby Dixon önce “savunmacı” kimliğiyle sahada kalıyor, Gigi Datome daha az şut kullanmayı kabul ediyor, NBA Draftı'nda altıncı sıradan seçilmiş Ekpe Udoh defansta bütün açıkları kapatmayı kendine görev ediniyor, Pero Antiç en ufak bir kavgada olay mahalinde beliriyor, artık Avrupa'nın en büyük yıldızlarından biri olan Bogdan Bogdanoviç herkesin içinde hocasından fırçayı yediğinde yüzünde en ufak bir üzülme/sıkılma belirtisi olmuyor, Hickman'sa Hickman, Vesely'se Vesely, sakat olan oyuncu maçı takımın hemen yanında izleyip taraftara amigoluk yapıyor... Fenerbahçe'nin başarısının altında bu fedakârlıklar gizli işte. Maç sonu röportaj yapmak istendiğinde, her parmak başka birini gösteriyor. Sanki zorla konuşuyor oyuncular. Şov yok, samimiyet var. Ego yok, fedakârlık var. Bireysellik yok, takımdaşlık var. Ve Sloukas'ın da fark ettiği gibi: Bu takımda yıldız yok, göreviyle yıldızlaşanlar var.

Fenerbahçe'nin başarısının altında bu mutluluk gizli. Maç sonunda Ekpe Udoh “O kadar yorgunum ki, tükenmiş hissediyorum. Bu gece verebileceğim bir şey kalmadı.” diyor. Gözlerinin içi gülüyor bunu söylerken, çünkü kafasını yastığa koyarken hem vicdan rahatlığı, hem de başarmanın mutluluğu onunla olacak.

Fenerbahçe'de bunun sağlanmasındaki en önemli faktör, Zeljko Obradoviç. Oyuncuların düşünmesine gerek kalmıyor: Net görev tanımlarıyla, hocanın söylediklerini uygulamaları yeterli. Obradoviç zaten herkesin yeteneklerine en uygun mühendisliği en ince şekilde yapıyor. Seride iki maç geride kaldığında, Pablo Laso çok ağır bir yenilmişlik duygusu hissediyor olmalı. Çünkü en başından beri ilk hamleyi hep Obradoviç yaptı, Laso hep takip etmek zorunda kaldı.

Birinci maçta Obradoviç'in Nikola Kaliniç'i pivot pozisyonunda oynattığı kısa beşe karşı hamle hazırlamıştı Laso. İtiraf etmek gerekirse, çok iyi bir önlemdi bu. Pota altında Jonas Maçiulis ve Andres Nocioni'yi yan yana oynatan, tamamı kısalardan oluşmasına rağmen fizikli bir beş... Tebrikler Sayın Laso, ancak ilk maçın üstünden epey zaman geçti ve artık ikinci maç oynanıyor. Ve Obradoviç'in canı, bugün kısa beşle oynamak istemiyor.

Laso kısa beşini sahaya sürdüğünde, Obradoviç'in planları başkaydı. Bu kez Kaliniç'i Udoh ve Antiç'le aynı anda kullanmayı tercih etti. Buradaki esas amaç, Real Madrid'in Fenerbahçe'ye karşı en büyük avantajını sıfırlamaktı: İkili oyunlar. Bu üçlü sahadayken Real Madrid ikili oyunlarında adam değiştirme stratejisini benimseyen Obradoviç, Kaliniç'in yardım savunmasındaki başarısını ribaund etkinliğiyle birleştirince büyük fark yarattı Real Madrid'e. Daha ilk çeyrekten ribaundlarda 10'a dörtlük bir fark yakaladı Fenerbahçe. Üstelik savunmadaki adam değiştirme stratejisi, sürekli topun karşısında birisinin kalmasını sağladı ve Fenerbahçe Real'i yine boyalı alanın dışına püskürttü. Real Madrid, ilk çeyrekte beş ikilik denerken; yedi üçlük girişiminde bulundu. Skor tableası mı? 27-14 ev sahibi lehineydi.

Neden mi sadece ilk çeyrek istatistikleri var? Çünkü maç daha ilk çeyrekte bitti.

Bu noktada Jaycee Carroll'ı kullanmak, çembere yaklaşmak için doğru tercih olabilirdi Real için. Hakkını teslim etmek lazım, Laso bunu da denedi. Fakat buna da hazırlıklıydı Zeljko Obradoviç. Carroll'ın perdeleme sonrası çıkışlarında hep bir uzun dikildi karşısına. Hiçbir şekilde o çembere giden koridoru bulamadı Jaycee Carroll. Üstelik hücumda da mutlak saldırı prensibinden vazgeçmedi Fenerbahçe. Real'e karşı sürekli atak etti, sürekli hücumdaydı. Bulduğu her fırsatta hızlı hücum kovaladı, bulamayınca da sabırla pas yapıp sonuca gitti. Real Madrid'e karşı bir ara fark 30'un üstüne çıkarken, Türk basketbolunun tarihi gecelerinden birini yaşattı Fenerbahçe. Kusursuza yakın basketbol oynadı.

Seride seksen dakika geride kalırken, Real Madrid koçu Pablo Laso 13 oyuncusunu kullandı. En az süre alanı, yedi dakika durdu sahada. Üstelik 14. oyuncu olarak da, birçok Euroleague takımında ciddi süreler alabilecek Maurice Ndour var daha. Fenerbahçe sekiz kişiylik ana rotasyonla oynarken, dokuzuncu oyuncu olarak Melih Mahmutoğlu belirdi.

Kısacası, Laso bireylerde arıyor çözümü. Olmadıkça, başka bir bireye gidip, onun işleri düzelteceğini umuyor. Obradoviç ise kusursuz bir ahenkle hareket eden takımın mutlak sevgi ve mutluluğunu korumak için her şeyi yapıyor. Çünkü biliyor ki hiçbir savaşta bireyler, bütünü yenemez.

13 Nisan 2016 Çarşamba

Obradoviç'e Rakip Olmak



Yıl 2011. Euroleague'in favorisi Barcelona, ev sahibi avantajı olduğu seride Panathinaikos'la karşılaşıyor. Tüm yorumlar, bütün analizler Barça'nın seriyi geçeceği yönünde. Ancak Zeljko Obradoviç, ilginç bir şey yapıyor. Victor Sada ve Ricky Rubio'nun şut tehdidi olmamasından faydalanıp, box-and-one adı verilen, yıllardır modern basketbolda kullanılmayan bir savunma stratejisi geliştiriyor. Sada ve Rubio'yu riske ediyor. Üstelik Dimitris Diamantidis ve Nick Calathes gibi topu seven iki fizikli oyun kurucuyu neredeyse bütün maç yan yana oynatıyor. Playoff serisine kadar Diamantidis ve Calathes'in yan yana oynadığı dakika sadece dokuzdu... Panathinaikos seriyi kazanıp, sonrasında da Euroleague şampiyonluğuna ulaşıyor.

Yıl 2016. Son şampiyon Real Madrid, Avrupa'nın en iyi oyuncularından biri olan Jan Vesely'den yoksun Fenerbahçe'yle karşılaşıyor. Çoğunluk, Vesely'siz Fenerbahçe'nin çok zorlanacağı görüşünde. Ancak Zeljko Obradoviç, ilginç bir şey yapıyor. İkinci çeyrekte Nikola Kaliniç'i beş numara oynattığı, Bobby Dixon – Kostas Sloukas – Bogdan Bogdanoviç – Gigi Datome'li beşle sahada yer alıyor. Hücumda alan açıp, sürekli saldırarak Real Madrid'i ilk maçta sürklase ediyor. Playoff serisine kadar bu beş oyuncunun yan yana oynadığı dakika toplamını merak eden varsa, boşuna incelemesin: SIFIR. Tüm sezon boyunca birbiriyle ilk kez oynayan bir beş sahaya sürüyor ikinci çeyrekte Obradoviç. Ve verim alıyor.

İşte sekiz Euroleague şampiyonluğu bulunan Zeljko Obradoviç'in alamet-i farikası bu: Onu öngörmek mümkün değil, sadece yaptıklarını analiz edebilirsiniz.

Üstelik maça iyi başlayan taraf Real Madrid'di. Pablo Laso'nun Bogdanoviç'i en iyi kısa savunmacısı Sergio Llull ile tutmayı tercih etmesi işe yaramış, sürekli topa atlayan uzunların da yardımıyla Real Madrid, Bogdanoviç'i kilitlemişti. Bu esnada fizikli Jeff Taylor ile Dixon'ı savunan konuk ekip, Fenerbahçe'nin oyun kurucusunu da yıpratmayı başarmıştı. Çözüm üretmesi gereken taraf, Fenerbahçe'ydi. Ancak Laso sağolsun, beş dakika sonrası gelen televizyon molasının dönüşünde bu kararından vazgeçti. Llull savunmada Dixon'ı alırken, savunma farkındalığı düşük Taylor da Bogdanoviç'e gitti. Sonuç: Bogdanoviç'in ikili oyun sonrası gelen üçlüğü ve akmaya başlayan Fenerbahçe hücumları.

İlk kurşun geldikten sonra, Fenerbahçe'nin maç önü planı tıkır tıkır işlemeye başladı. Real Madrid boyalı alan dışına püskürtüldü, savunma ribaundu sonrası Real'e karşı bulduğu boşluklarda dört-beş saniye içinde basketler geldi ve oyun sete oturduğunda topsuz hareketlilik ve paylaşma prensibiyle sonuca gidildi. İlk 22 dakikada sekiz asist yaptı Fenerbahçe. Bu noktada, ikinci çeyrekteki kısa beşin etkisi çok büyüktü.

Obradoviç, Kaliniç'i sahada tutmanın bir yolunu arıyor sene başından beri. Hücumda kısa forvet pozisyonunda oynayan Sırp oyuncunun şut tehdidi olmadığı için, iki numaraya kaydırıp onun sırtı dönük oyunundan bir atak noktası yaratmaya çalışıyor. Nitekim birçok maçta da bunda etkili oldu. Real'e karşıysa Obradoviç'in Kaliniç'ten verim almak için başka bir planı vardı. Onu beş numaraya, yani pivot pozisyonuna kaydırıp, daha çabuk olduğu bir pivota karşı (Lima ya da Reyes eşleşmelerinde) tepeden bire bir oynamasını sağladı. Kısa forvette topla yaratıcılığı olmayan Kaliniç, beş numarada hücumun ana noktası haline geldi ve temel yaratıcı göreviyle bir süre Fenerbahçe'yi hücumda taşıdı. Kaliniç'ten sonra Datome devreye girdi. İki basket de ondan gelince, Ekpe Udoh'un cirit atacağı ortam oluştu hücumda. Nitekim Udoh oyuna girdi, bu kez onun üzerinden işlemeye başladı Fenerbahçe hücumları.

Fark çift hanelere gelince, Fenerbahçe'de yorgunluk belirtilerinin yanında, skoru koruma içgüdüsü ortaya çıktı. Bu noktada pas trafiği ve topsuz hareketlilikten vazgeçti Fenerbahçe. Nitekim son 18 dakikada sadece iki asist yaptı sarı-lacivertliler. Üstelik ilk yarıda 14'te üç üçlük atan Real Madrid, ikinci yarıdaki ilk altı üçlüğünde üç isabet buldu. Tam kabus görmeye başlamışken, Pero Antiç çıktı bu kez sahneye. Kritik iki şutla Fenerbahçe'yi krizden çıkardı.

Son çeyrekte, yıllardır maç sonlarını oynamasıyla nam salmış biri ortaya çıktı: Kostas Sloukas. Her pozisyonda çembere gitti, her pozisyonda rakip savunmanın dengesini bozdu ve bir lider gibi ortaya çıktı. Belki savunmada isteneni yapamadı, ancak “mutlak saldırı” prensibinden hiç vazgeçmedi Fenerbahçe. İlk çeyrek Dixon, sonra Bogdanoviç, sonra Kaliniç, sonra Datome, sonra Udoh, sonra Antiç ve bitirici darbe için de Sloukas... Obradoviç'in kusursuz rakip analizi, o kusursuz analize uygun muhteşem maç planı ve o muhteşem planı sahada uygulayan kararlı oyuncular... Galibiyetin şifresi bu Fenerbahçe için. Herkes rolünü, sahneye çıkacağı zamanı ve repliklerini ezbere biliyordu. Bilmeyene de, kenardan sufleyi verdi zaten Obradoviç.

Taraftarın maça en az oyuncular kadar etki ettiği gecede, Real Madrid'i oyun dışı bıraktı Fenerbahçe. Barış Hersek'in oyuna girdikten 12 saniye sonra, henüz takımın faul hakkı dolmamışken, Sergio Rodriguez'e basket-faul yaptırdığı pozisyondan sonra hemen kenara alınması, Zeljko Obradoviç tarafından net bir mesaj takımdaki herkese: Burası Euroleague playoff'u, rakip de son şampiyon Real Madrid. Bu seride ama'lara, fakat'lara, bahanelere yer yok. 39 dakika 59 saniye değil, 40 dakikanın tamamında kusursuz olmak zorundasın. Anlatma zamanı değil, iş yapma zamanı.

12 Nisan 2016 Salı

Euroleague Rakip Raporu: Real Madrid



İlk turun ardından yazılan Fenerbahçe değerlendirmesinde şöyle bir bölüm vardı...

Hayal kırıkları nadir. Listenin başında Real Madrid'e kaybedilen o Final Four ilk maçı var. Andres Nocioni'nin Euroleague MVP'si Nemanja Bjelica'yı sertlikle oyundan düşürmesi, tüm sezon birlikte hareket ederek dörtlü finale yükselen takımın bireysel çözümleri deneyerek darmadağın olması, Pablo Laso'nun ufak bir değişiklikle sahada Zeljko Obradoviç'in takımına büyük bir oyun farkı yaratması, tüm kulübün o fırsatı tekrar elde edebilmek için bilenmesi sonucunu doğurdu. Fenerbahçe'de herkes, Game of Thrones dizisindeki Arya Stark karakteri gibi her gece uyumadan tüm düşmanların adını sayıklar oldu: Andres... Pablo... Sergio... Rudy... KC... Felipe...

İşte o gün geldi, çattı. Gün, her gece adını sayıkladığın düşmanlarla karşılaşma günü...

En farklı galibiyet: Strasbourg, 97-65
En farklı mağlubiyet: Olimpiakos, 84-99
Normal sezon derecesi: 5G – 5M
TOP 16 derecesi: 7G – 7M
Sıcak istatistik: Euroleague'in en çok üçlük isabeti bulan takımı (235)
Soğuk istatistik: Çeyrek finale kalan takımlar içinde sezon boyunca en az galibiyet alan, en çok mağlubiyet alan takım.
Kulüp tarihi: 9 Euroleague, 4 Saporta, 1 Koraç, 1 Eurocup şampiyonluğu
Antrenör kariyeri: Pablo Laso Real Madrid’i 2013 ve 2015 ACB şampiyonu yaptı. 2015'te Euroleague şampiyonu olan Laso, 2013 ve 2014’te Euroleague’i finalde kaybetti.

KADRO
G, Sergio Llull (13.6s, 1.9r, 4.8a)
C, Gustavo Ayon (12.3s, 8.0r, 2.3a, 1.9tç, 1.4b)
G, Sergio Rodriguez (10.6s, 2.2r, 6.6a)
G, Rudy Fernandez (7.7s, 2.7r, 2.1a)
F, KC Rivers (8.4s, 1.5r, 1.0a)
C, Felipe Reyes (10.9s, 6.0r, 1.0a)
F, Jonas Maciulis (4.9s, 1.9r)
G, Jaycee Carroll (8.1s, 1.6r, %96 faul)
F, Jeff Taylor (4.6s, 2.2r)
F, Trey Thompkins (5.9s, 3.0r, 1.1a)
F, Andres Nocioni (6.2s, 2.8r)
G, Luka Donçiç (3.2s, 2.2r, 2.2a)
C, Augusto Cesar Lima (4.5s, 2.5r)
F, Maurice Ndour (1.7s, 1.2a)

EN GÜÇLÜ YÖNÜ
Tecrübe. Real Madrid son üç yıldır Euroleague'de final oynuyor. İki kez kaybettikten sonra, üçüncü yılda şampiyonluğa ulaştılar. Kazanmanın da, kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi biliyorlar. Stres derecesinin yüksek olduğu, el titreten anları yaşamaya çok alışıklar. Birlikte oynamaya alışık, birbirlerini çok iyi tanıyan bir çekirdek kadroya sahipler. Milli takımda ya da kulüp takımında bu stresli anları defalarca oynadılar. Üstelik normal sezon ve TOP 16'da elenmekten son anda kurtulmaları, çeyrek final motivasyonunu iyice artırdı. Artık önlerinde yeni bir fırsat var.

EN ZAYIF YÖNÜ
Deplasman maçları. Real Madrid bu sezon deplasmanda oynadığı 12 maçın sekizini kaybetti. Ligde de aldıkları beş mağlubiyetin üçü deplasman maçlarında. Üstelik bunun tempoyla hiç alakası yok. Hemen hemen aynı pozisyon sayısına sahipler. Real Madrid'in iç ve dış saha arasındaki en büyük farkı, maç içinde yakaladıkları seriler. Dört-beş dakikalık dönemlerde, taraftarın da coşkusunu arkasına alarak, savunma dozunu artıran Real var Madrid'de. Deplasmanda bu serileri yakalayamayışlarının en büyük sebebi o savunma direncini ortaya koyamamaları. Deplasmanlarda maç başına 84, iç sahada 80 sayı yiyorlar.

EN İYİ OYUNCUSU
Sergio Llull. Real Madrid'in kalbi ve ruhu. Kendisi ribaund almaz, fakat ribaundu alana en hızlı şekilde ve en doğru pas açısıyla gider. Sürekli topu iterek oyunun hızını artırmaya çalışır. Yarı sahayı erken geçtikten sonra koşan oyuncuyu iyi bulur, topluyken perdeleme sonrası yaratıcılığı muazzam. Çembere gider, şut sokar, boş takım arkadaşını görür. Oyun içinde özgürlüğü bulduğu zaman, takıma da seviye atlatan isim Llull. Yetmiyormuş gibi, kendisi Real Madrid'in en iyi kısa savunmacısı.

X FAKTÖRÜ
Real Madrid'in kadro çeşitliliğini anlamak için, takımın ana yıldızları Llull – Rodriguez ve Fernandez haricinde çok fazla oyuncuyla maç kazanabileceğini görmek yeterli. Real Madrid'in X Faktörü olarak Gustavo Ayon, Felipe Reyes, Jonas Maciulis veya Andres Nocioni gösterilse; itiraz eden çıkmaz. Ancak Real Madrid'in hücum çeşitliliğini sağlamasındaki önemli faktörlerden biri Jaycee Carroll. O oyundayken Carroll'ı perdeden çıkararak birçok farklı oyun kurguluyor Real Madrid. Üstelik sadece sıradan bir şutör değil Carroll. Perdelemeyi o kadar iyi kullanıyor ki, topu aldıktan sonra çembere kadar gidiyor. Ve o ritmini bulduğu zaman, Real kendini buluyor.

HÜCUMDA NE YAPARLAR?
Her şeyi. Real Madrid'in ana oyun planı koşmaya çalışmak. İyi savunma ribaundu aldıklarında, koşabilecek fırsatı bulduklarında öldürücü bir takım haline geliyorlar. Ancak yarı saha hücumunda da seçenekleri çok fazla. Llull ve Rodriguez'in ikili oyun üzerinden yaratıcılıkları; Maciulis ve Ayon'un sırtı dönük oyunları; Reyes, Lima ve Ayon'un hücum ribaundlarıyla yarattığı ikinci şans sayıları; Carroll ve Rivers'ın perde çıkışları; Rudy ve Nocioni'nin hareketli savunmaya karşı hücum etmesi; Ayon – Reyes ve Taylor'un topsuz koşuyla potaya gidişleri... Real Madrid bir basketbol takımının hücumda yapabileceği her şeyi, birden çok seçenekle yapabilecek kapasiteye sahip. Açık ara, Avrupa'nın en çeşitli ve kaliteli hücum takımı Real Madrid.

SAVUNMADA NE YAPARLAR?
İstatistiklerin de gösterdiği üzere, Real Madrid pek savunma yapmaz. 24 takımlı Euroleague'de maç başına onlardan daha çok sayı yemiş sadece iki takım var: İlk turda elenen Sassari ve Limoges. “Yüksek tempoda aldatıcı olabilir” diye düşünebilirsiniz, savunma verimliliği istatistiklerinde de felaket durumda Real Madrid. 100 pozisyon üzerinden değerlendirildiğinde, 114.2 sayı yiyerek bu alanda da sondan ikinciler. Karşılaştırma yapmak gerekirse, Fenerbahçe 105.2'yle bu noktada Kuban, Laboral ve Panathinaikos'un ardından dördüncü sırada. Real Madrid düşük savunma farkındalığına sahip, perdeleme sonrası takipleri zayıf, bire birde sağlam duramayan, yardım savunması niyeti pek olmayan oyuncuları barındıran bir takım.

REAL NASIL KAZANIR?
Hücumda topu paylaşıp, savunmada agresif olarak. Real Madrid'in kazandığı ve kaybettiği maçlar arasındaki en büyük farklardan biri, top paylaşımı. Eğer bire bir çözümlere giderlerse, kazanma şansları düşer. Bu yüzden topu iyi paylaşıp, birbirlerine pozisyon hazırlamaları gerekiyor. Özellikle ikili oyunlarda Bobby Dixon'ın şut tehdidini engellemek için perde sonrası agresifliği artırmak zorundalar. Ayrıca Bogdan Bogdanoviç'i iyi kontrol edip, Gigi Datome'nin skor üretmesini engellemek zorundalar. Fenerbahçe'nin kazandığı maçlarda 13.8 sayı atan Datome, kaybettiği maçlarda 6.8 sayıda kalıyor.

FENERBAHÇE NASIL KAZANIR?
1- Saldırarak. Çinli filozof Sun Tzu, efsane eseri Savaş Sanatı'nda “Yenemeyen savunur, yenecek olan hücum eder” der. Fenerbahçe için Real Madrid'e karşı bu teoriyi uygulayabilmek çok önemli. Real Madrid'li oyuncular savunmada geçen zamanı -tabiri caizse- boşa geçmiş vakit olarak görüyor. Maç içinde dört-beş dakika çok iyi savunma yaptıkları anlar olduğu gibi, kibirli davranıp dört-beş dakika rahat oynadıkları anlar da var. İşte bu noktada Zeljko Obradoviç devreye girecek. O anları doğru seçip, Real'e saldırmak çok kritik. Maçı Real Madrid hızında oynamak değil buradaki kasıt. Geri koşmakta zorlanan Real'e karşı eğer ilk dört-beş saniyede hücum etme fırsatı bulursa, mutlaka ama mutlaka kullanmalı Fenerbahçe. Eğer bu fırsat yoksa, Real Madrid'in savunmada ekstra mesai harcamasını sağlamak önemli. Doğru saha içi yerleşimi, iyi pas trafiği, ikili oyunlarda Bogdan Bogdanoviç ve Bobby Dixon'ın şut tehditlerini iyi kullanmak, Real'li oyuncuları konfor alanından çıkarıp, hiç sevmedikleri savunmada iş yapmak zorunda bırakacaktır. Kısacası motto şu olmalı: Fırsatın varsa, erken saldır. Yoksa, sabret ve Real'in düşük savunma konsantrasyonunu işle.

2- Pas trafiğini engelleyerek: Real Madrid'in asist sayısını 15'in altında tutmak savunmadaki birinci hedef olmalı. Real, bu sezon 20 ve üzerinde asist yaptığı 12 maçın dokuzunu kazanırken, 20'nin altında kaldıkları 12 maçta sadece üç galibiyet alabilmişler. Bu noktada kullanılabilecek faktörlerden biri de Rudy Fernandez'in düzen dışına çıkmasını sağlamak olabilir. Real Madrid'de Rudy Fernandez, kimsenin dile getirmediği, henüz adı konmamış en büyük sorun. Sakatlığı sonrasında henüz kendisini bulamadı ve oyuna girdiği bölümlerde en formda olduğu dönemlerdeki gibi hücumu domine etmeye çalışıyor. Ancak bu Real Madrid'in geçen senekiyle en büyük farkı Rudy'siz oynamayı öğrenmiş olmaları. Şu anda takım ve Rudy aynı sayfada değiller. Maç boyunca bunu kullanabilmek, Rudy'nin takım içine girmesini engellemek ve pas trafiğini azaltmak önemli.

3- Üç sayılık atışları savunarak: Real Madrid kazandığı maçlarda %40 ile 11 üçlük isabeti buluyor. Kaybettikleri maçlarda %31 ile 9 isabet buluyorlar. Real Madrid'i zor şutlara yönlendirmek, üç sayı çizgisinin gerisini savunmak çok kritik.

4- Takım halinde 40 dakika mücadeleyi bırakmayarak: Esasında üçüncü maddeyle çok bağlantılı bir durum bu. Real Madrid'de Llull, Fernandez, Rodriguez ve Carroll gibi çok zor şutları sayıya çeviren oyuncular var. Carroll dokuz metreden, iki kişinin üstünden mi attı? Olsun, atsın. 24 saniye biterken Llull, karnından çıkarıp şut mu soktu? Olsun, sorun değil. Tam top kaybedecekken Rodriguez dönüp üçlük mü attı? Problem yok, maça devam. Özellikle bu oyuncular imkansız şutlar için yaşayan isimler ve ne kadar iyi savunursanız savunun, bazen bu şutları sokacaklar. O yüzden Real Madrid'e karşı 39 dakika 59 saniye değil, 40 dakikanın tamamında psikolojik olarak ayakta kalmak, mücadeleyi bırakmamak önemli. Burada bir mesaj da tribüne. Özellikle yenebilecek zor şutlar sonrasında tribün desteğinin devam etmesi de hayati önem taşıyor.

5- Jaycee Carroll'u devre dışı bırakarak: Real Madrid'in kazandığı maçlarda 13 sayı atan Carroll, kaybettiklerinde yedi sayı ortalamasında kalıyor. Onu tek hanelerde tutmak, Fenerbahçe'nin kazanma şansını artırır. Carroll savunmasında sadece Carroll'e odaklanmak, yanıltıcı olabilir. Topa baskıyı da iyi yapıp, Carroll'e gelecek pasın kalitesini düşürmek Fenerbahçe'nin temel hedefi olmalı.

6- Felipe Reyes'i devre dışı bırakarak: Real Madrid'in kısaları, takım için hayati önem taşıyor. Fakat kısaların oyunda kendilerini bulması için Felipe Reyes'in sahada kalması mühim. Bunun birinci sebebi, Reyes ikili oyundan sonra devrilmiyor ve bu sayede Real Madrid kısaları alan buluyor. Üstelik Trey Thompkins'in aksine, Reyes'in hücumda verimli olması için top kullanmasına gerek yok. Hücum ribaundları, seken toplar, onu mutlu edebiliyor. İyi perdeleme yapan, kaçan atışları toplayan, top istemeyen uzun; Llull ve Rodriguez'in tercihi. Fakat Reyes'in savunmada bazı zaafları var. Özellikle dışarıdan oynayan dört numaraları savunmayı sevmiyor ve bu Real Madrid'in en büyük eksilerinden biri. Koç Zeljko Obradoviç, eğer Reyes'in sahada olduğu dönemde şutör dört numaradan verim alabilirse, Reyes'in de etkisi azalacaktır. Bu noktada bilhassa Pero Antiç ve Gigi Datome'nin dört numara oynadığı dakikalarda, onların dışarıdan hücum noktası olarak kullanılmaları çok kritik.

TOP 16 grubunu birinci bitirmişken, üstelik Jan Vesely'sizken Real Madrid'le eşleşmek, Fenerbahçe'nin güzel giden sezonundaki en büyük şanssızlık. Fakat iç sahada 15 aydır yenilmeyen bir Fenerbahçe var ve ilk iki maç Ataşehir'de oynanacak. Real Madrid, kâğıt üzerinde olduğundan daha yenilebilir bir takım ve Fenerbahçe bu zaafları işleyebilecek çok değerli bir koça sahip. Zeljko Obradoviç'in sene boyunca yaptığı hiçbir şeyi öngörmek mümkün değildi, yalnızca analiz edilebildi. Ünlü sihirbazın şapkasından çıkaracağı taktikler, Fenerbahçe'nin Final Four yolunda tutunduğu en sağlam dal olacak.