14 Ağustos 2010 Cumartesi

Kevin Durant Röportajı



Eksik kadro... Genç... Liderlik... bu ifadeler senin üzerinde baskı yaratıyor mu?
Kesinlikle üzerimizde bir baskı yok. Sahaya çıkıp her pozisyonda sonuna kadar mücadele etmeliyiz. Ne kadar genç olursak olalım, elimizden gelen her şeyi yaptığımız sürece sorun yaşamayacağız.

ABD Milli Takımı'nın özellikle pota altında dar bir kadroya sahip olduğu çok açık. Gelmeyen oyuncular da göz önünde bulundurulduğunda şampiyonluk şansınızın azaldığı konuşuluyor. Sence ABD Dünya Şampiyonası'nda kupayı kaldırabilir mi?
Şampiyonada ne yapacağımızı bilemiyorum. Şampiyonada çok iyi takımlar var. Amacımız bizden şüphe duyan insanların yanlış düşündüğünü gösterebilmek. Kimse bizim şampiyon olacağımızı düşünmüyor, ancak geleceğimizin garanti altında olduğunu da bilmeleri gerek.

Türkiye Dünya Şampiyonası'na ev sahipliği yapacağı için çok heyecanlı. Daha önce Türkiye hakkında bir şeyler biliyor muydun?
Türkiye'yi biliyorum ama daha önce oraya gelme fırsatım olmadı. Duyduğuma göre İstanbul harika bir şehir. Bence çok güzel bir tecrübe olacak.

NBA'de birçok Türk oyuncusu var. Ev sahibi olacak Türk Milli Takımı için düşüncelerin neler? 
Türkiye'nin NBA'de inanilmaz oyuncuları var. Türkoğlu tabii ki finale çıktı ve playoff'ta kendini kanıtladı. İlyasova harika bir sezon geçirdi. Ülkede daha iyi oyuncular olduğunu biliyorum.

Sırbistan geçen hafta Türkiye'de bir hazırlık turnuvasını kazandı. Takım arkadaşın Nenad Krstiç de bu turnuvanın MVP'si oldu. Krstiç'in takımı Sırbistan için neler düşünüyorsun? 
Onlar da turnuvada olacaklar mı?

Evet.
Bilmiyordum. Nenad Krstic bizim takımın çok önemli parçalarından biri. Çok iyi oynuyor. Sezon bittiğinden bu yana onunla görüşme fırsatı bulamamıştım. Çok iyi olacak.

Oklahoma City Thunder genç kadrosu ve düzenli yapısıyla geleceğin şampiyonluk adaylarından biri olarak gösteriliyor. Sen Thunder'ın geleceğini nasıl görüyorsun?
Genciz ve her maçta çok mücadele ediyoruz. Bence en önemlisi bu. Böyle oynamaya devam edersek önümüzün açık olduğunu düşünüyorum. Geçen sezon yaptıklarımızla yetinmeyip çalışmaya devam etmeliyiz. Yukarıyı zorlayacağız. Takım arkadaşlarıma da hep bunu söylüyorum: zorlayacağız.

Türkiye'de seni takip eden birçok hayranın var. Onlara özel bir mesajın var mı?
Bizi izlemeye devam edin. Yakında Türkiye'de olacağız. Geldiğimizde görüşürüz.

Empire State Of Mind


Dün geceki Jay-Z konserinden. Sedat Balcı çekti, teşekkürleri ona edin :)

New York Günlüğü #3

Tiyatroda basketbol!
Sevgili günlük;

New York'taki üçüncü günüm şu ana geçirdiklerim içinde en güzeliydi. İnanılmaz yoruldum ama gecenin bir vakti yazıyı yazacak motivasyon ve enerjiyi bu güzel gün sayesinde buluyorum.

Bugün mesai sabah yedide başladı. Radio City Music Hall'daki röportajlar için oraya gittik. Tüm dünyadan gelen yaklaşık 200 basın mensubuyla birlikte kaos yaşamadan röportaj yapabilmek için iyi bir organizasyona ihtiyacımız vardı ve Nagwa sayesinde bu işin kusursuz işlediğini söyleyebilirim.

Coach K
Mike Krzyzewski ve Kevin Durant ile özel röportajlarımız vardı. Dürüst olmak gerekirse buraya gelene kadar Coach K'in en büyük hayranı değildim. Ancak konuşunca sahip olduğunu düşündüğüm kibirden eser kalmadığını ve çok alçak gönüllü birisi olduğunu gördüm. Kalbimi kazandı, hatta ayrılırken İstanbul'da tekrar görüşmek üzere sözleştik. Röportajların haberlik kısmını önce NTV SPOR'da olacak. Ardından teker teker yayınlayacağım, o yüzden günlük, ne konuştuğumuz hakkında çok şey bilmene gerek yok.

Durant-İso-Yavuz
Carlos Arroyo röportajlar sırasında en sevimli olan kişiydi. Bizim grup sorulduğunda "bu grubu düşündükçe geceleri uyuyamıyorum" dedi. Miami Heat hakkındaki açıklaması hayatımda aldığım en güzel röportaj cevabı olabilir.

"Hey Arroyo. Miami Heat artık üç süper yıldıza sahip. Oyun kurucu olarak son saniyede kime pas vermeyi düşünüyorsun?"
"Zor soru, ben kimseyi üzmek istemeyen bir kişiliğe sahibim. Şutu ben atarım."


Arroyo
Rajon Rondo için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. ABD oyuncularını dünyanın en iyileri olarak nitelendirmesi ve genel tavrı çok iyi değildi. Yi Jianlian'ın İngilizce bilmeyişi ve "çok iyi bir savunma öğretmeni" olarak tanıttığı Selçuk Ernak'tan "Sel" diye bahsetmesi ilginçti.

Yi
Nike başkanı Charlie Denson "ileride bir Türk oyuncuyla sponsorluk anlaşması imzalayabiliriz" derken, günün en güzel sohbetlerinden birini Jerry Colangelo ile yaptım. Her şey bitmişti ve Jerry Colangelo öylece duruyordu. Yanına gidip oğluna gönderme yaparak "Ne olacak bu Toronto'nun hali" dedim. Sonrasında yaklaşık 10 dakika sohbet ettik. Röportaj değildi, ancak bazı noktalarda ısrarla "Bunu röportajda söylemezdim" ifadelerini kullandığı için Hido hakkında düşündüklerini yazmıyorum. Kısaca Hido'dan çok hazzetmediğini söyleyebilirim. Gerçi ben de olayı Hido tarafından anlatınca anlayışla karşıladı ama yine de oğlunun tarafını tutması kadar doğal bir şey yok tabii ki :)

Jerry Baba!
Jerry Colangelo, Miami Heat kadrosunun lig için kötü olduğunun altını çizdi. Ben biraz LeBron'ın kararını eleştirince, "artık zaman değişti, çocukları böyle kabul etmek gerek" dedi. 71 yaşındaki birisinin bu sözü 26 yaşındaki birine söylemesi bana da biraz garip gelmedi değil! Neyse, genel olarak harika bir sohbetti ve benden İstanbul'da Türk kahvesi içme sözü alarak yanımdan ayrıldı. Jerry babaya gelince Tophane'de nargile mi içirsem acaba?

Akşam konsere gitmeden önce buradaki dostum Alex ile buluştum. Oturup uzun uzun sohbet ettik. Lager and Lime hadisesini keşfetmem güzel oldu.

Atan galip!
Günün en güzel gelişmesi şüphesiz ki akşamdı. Amerika Milli Takımı kendi arasında mavi-beyaz maçı yaptı. All-Star'dan hallice geçen maçta Andre "Kara Delik" Iguodala aldığı her topu potaya göndererek MVP ödülünü kazandı. Normal süre eşitlikle sonuçlanınca, uzatmayı bizim bildiğimiz mahalle kurallarıyla bitirdiler: Atan galip, yiyen mağlup! Tyson Chandler'ın smacıyla kazanan taraf mavi oldu. Gerçek maçta görmek istiyorum bu takımı.

Bu arada maçı kenardan izleyenler arasında LeBron James (ki New York taraftarı onu yuhaladı), Carmelo Anthony, Dwyane Wade, Chris Paul ve Amare Stoudemire vardı. Carmelo bu yaz evlendiğini ve takıma katılamadığı için özür dilediğini söyledi.

Konserde: Nagwa-İso-Sedat Balcı
Gelelim Jay-Z konserine. Radio City Music Hall harika bir yer. Sine daha iyi bilir bu işleri ama konser izlemek için mükemmel olduğunu düşünüyorum ben. Jay-Z sahneye çıktığı andan itibaren kendimizden geçtik. Söylediği şarkılardan aklıma gelenler Ain't no love, Public Service Announcement, Hovi Baby, 99 Problems, On to the Next One, DOA ve I Know. Tabii ki konserin en çok beklediğimiz anı Empire State of Mind'di ve harika bir performansla bitirdi. Sevgili Sedat Balcı onun videosunu çekti. Paylaşmaya çalışacağım.

Konser enfesti, bittikten sonra yemek için bir İtalyan restoranına (yine) gittik. Evet, New York'ta gece geç saatte sadece İtalyanlar çalışıyor. Bu sefer pizza yedim ama mozzarellayı nasıl pişiremediklerini anlamadım. İlginçti. Sabah yedi-gece 12 işi beni çok yorduğu için bu gece dışarı çıkmıyorum. Yarın sabah yine erken kalkacağım. Yoğun bir program var. Hoşçakal!

Günlükte yarın: Michael Jordan mı? Hadi canım!

12 Ağustos 2010 Perşembe

New York Günlüğü #2

Foto: Yavuzalp Yamaner
Sevgili günlük;

Sabahın beşinde uyanmanın garip tarafı, jet lag olduğunu anlamanın bile çok uzun sürmesi. Programımız saat 12'de başlayacağı için Yavuz'la birlikte erken kalkıp alışverişe çıkmaya karar verdik. Sabah yedi kahvaltısının ardından yola koyulduk. Kahvaltı sırasında Tahsin adında bir Türk garsonla tanıştık. Bize Türk restoranlarının yerini anlatmaya çalıştı ama sanırım amacımızın New York'ta Türk yemeği yemek olmadığını anlaması uzun sürmedi. Kahvaltı bittikten sonra daha önce Erkan abinin önerdiği B&H Photo mağazasına gitmek için metroya binmeye karar verdik. New York'ta her şeyin çok basitleştirilmiş olduğu dikkatimi çekti. Bir insanın burada kaybolabilmesi için çok çaba sarf etmesi lazım.

Foto: Yavuzalp Yamaner

Metronun bizimkiyle pek bir farkı olmadığını söylemeliyim. Yavuz birkaç güzel fotoğraf çekti, onları kendi sitesinde paylaşacak sanırım. İndiğimiz durakta yer yüzüne çıkınca karşımızda Madison Square Garden vardı. Bende taşikardi var, bu tip ani heyecanlanmalar sağlığım için iyi değil! Neyse, MSG'yi gezip maç izleyeceğiz. Daha çok vaktimiz var.

Yavuz'un bu geziyle ilgili en çok heyecanlandığı bölüme geldik. B&H Photo'ya girer girmez kendini kaybetti. Erkan abi "oradaki ürünlerle yerel bir televizyon kanalı kurulabilir" demişti, haklıymış. Burada elektronikle ilgili aklınıza gelebilecek her şey var. Kipa'larından anladığımız kadarıyla çalışanların çoğu Yahudiydi, ancak burada da Türk çalışanlara rastladık. Her yerdeyiz!

Foto: Yavuzalp Yamaner
Alışveriş bitti ve otele döndük. Günün ilk organizasyonu "Ball Room"da açılan müzeye ziyaret. Çok büyük değil, ancak fazlasıyla etkileyici. Ayakkabı, forma ve topların zamanla nasıl değiştiğini çok net bir şekilde gözler önüne seriyor. En sevdiğim bölümse Magic Johnson'ın giydiği ayakkabı. Hemen yanında Michael Jordan'ın uğruna ceza yediği ilk renkli ayakkabısı var. Dr. James Naismith'in yazısıyla basketbolun orijinal 13 kuralı ve Kobe Bryant'in 81 sayı attığı maçta giydiği ayakkabılar da müzede dikkat çeken parçalardı. NTV SPOR'da geniş haberi görmüşsünüzdür belki. Güzel bir tecrübeydi.

Hemen yanımdaki ayakkabı bir zamanlar Magic'in ayağındaydı.
Ardından beşinci caddedeki Nike Town'a doğru yolculuğumuz başladı. Beş katlı dev bir mağazadan bahsediyorum. Her katını farklı bir spora ayırmışlar ve bisikletten atletizme kadar her sporla ilgili malzemeler vardı. Yürürken karşıma Chris Bosh çıktı. Alışverişe geldiğini ve konuşmak istemediğini söyledi. Anlayışla karşıladım çünkü orada bir kişiye vereceği taviz, tüm gününü mahvedebilirdi. Uzaktan fotoğrafını çekebildim sadece, korumaları o kadarına izin verdi. Yukarı çıkınca karşıma Marcelo Machado çıktı. Kendisinin kalbimde açtığı yara hâlâ derin olduğu için fotoğrafını çekmek istemedim.

Chris Bosh alışverişte. Fotoğraf telefonla çekildi.
Nike Town sonrasında planımızda akşamki Dwyane Wade ve Chris Paul etkinliğine gitmek vardı, fakat New York trafiği buna izin vermedi. Allah'tan Nike Türkiye'nin başındaki Nagwa bizlerle birlikteydi de, söylediği şarkılar yolculuğumuza neşe kattı! Neyse, Nagwa'nın dediğine göre Wade ve CP3 ile cuma günü görüşeceğiz. Biz de Nike'ın otelde verdiği kokteyle döndük. Akşam yemeği için görevlilerin de tavsiyesiyle otele yakın bir İtalyan restoranını tercih ettik. Açıkçası pizza satmadıklarını duyunca biraz hayal kırıklığına uğradım. İtalyan restoranında pizza olmaz mı? Bu bir Türk restoranına gidip kebap bulamamaya benziyor!

Pek sorun etmedik. Yemek sonrasında sevgili Irmak Kazuk'un tavsiyesine uyup otelin yakınındaki bir kulübe gittim. Müzik de güzeldi insanlar da. Biraz eğlendikten sonra otele geri döndüm, çünkü sabah programı saat yedide başlıyor! Yarın büyük gün, sabah Kevin Durant ve Coach K ile özel röportajlarımız var. Diğerlerinden de bir şeyler koparmak için çalışacağız. Sabah röportajlar, akşam da Jay-Z konserindeyiz! Heyecan verici.

Bugünlük bu kadar;
Sevgi & saygı.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

New York Günlüğü #1


Dünya Basketbol Festivali adında bir organizasyon var New York'ta. Dünya Şampiyonası öncesinde Nike'ın düzenlediği, ABD Milli Takımı kampını da barındıran, Fransa, Porto Riko ve Çin'in de katılıp hazırlık maçı yapacağı bir organizasyon bu.

NTV SPOR adına bu organizasyonu takip etmek için ben de New York'a geldim. Kameraman arkadaşım Yavuzalp Yamaner ile birlikte TK0011 ile koyulduk yola.

Kıyaslama yapabilecek durumda değilim ama THY'nın dış hatları gayet iyiymiş. On saatlik yolculuk boyunca iki film, bir "Big Bang Theory" ve okuduğum bolca "The Book of Basketball" sayesinde keyifli saatler geçirdik sayılır.

New York'ta da herhangi bir sorun yaşamadan otelimize gittik. Ulaştırma görevlisi Gürcü çıktı, ancak 11 senedir ABD'de yaşamasına rağmen Zaza Pachulia ismini benden duymuş olması biraz şaşırtıcıydı.

Trump Soho'da kalıyoruz, yeni ve harika bir otel olduğunu söyleyebilirim. Epey büyük HD televizyonlar var. Odada olduğum her saniyeyi MSG HD kanalında geçiriyorum. Şu ana kadar "The 50 Greatest Moments at Madison Square Garden" ve "Amare Stoudemire's 10 Greatest MSG Moments" adlı belgeselleri izledim. Knicks yeni sezona hazırlanıyor anlaşılan :)

Akşam NY sokaklarında bir yürüyüşe çıktım. Bulunduğumuz yer gayet güvenli ve sakin ancak çok fazla café tarzı mekân yok.

Günlüğün ilk kısmı bu kadar. Yarın (bugün) sabah erkenden kalkıp Yavuz'la elektronik alışverişleri için yola çıkacağız. İstikamet Erkan Abinin önerdiği B&H Photo. Ayrıca Dwyane Wade ve Chris Paul'ün katıldığı bir etkinliğe gideceğiz ve Ball Room'daki basketbol müzesini gezme fırsatımız olacak.

10 Ağustos 2010 Salı

Anket: ABD Şampiyonada Ne Yapar?


Soru basit, bu sefer ABD'nin şansını değerlendiriyoruz.

Yorum yapmaktan çekinmeyin ki güzel fikirleri ayrı bir yazıda paylaşalım.

Anket Sonucu


Soru: Milli Takım Ne Yapar?
Toplam Oy: 320

Şampiyon olur: 20 (6%)
Finale çıkar: 37 (11%)
Yarı Final oynar: 114 (35%)
Çeyrek Final oynar: 110 (34%)
İkinci tura kalır: 39 (12%)

Sırbistan ve biz


Sırbistan 2007’deki Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda dibe vurunca yeniden yapılanmaya gitmiş ve takımın başına Duda Ivkoviç’i getirmişti.

Kariyeri başarılarla dolu Ivkoviç’in Sırbistan Milli Takımı’nda değiştirdiği ilk şey, aslında bir işletme profesörünün yapacağından farklı değildi. Günümüz basketbolunun gerçeklerini gören Duda, kısa sürede bir “insan kaynakları” departmanı kurup görev tanımlarını belirledi ve elindeki en büyük yıldız Miloş Teodosiç’in üzerine bir takım inşa etti.

Verdiği görev tanımlarıysa kesindi. Teodosiç’in yanında iki numarada savunmacı ve topa hakim bir oyuncu. Üç numarada fizikli ve penetre edebilen bir forvet. Dört numarada dışarıdan şut tehdidiyle eşleşme sorunu yaran, içerideki oyuncuya alan açabilecek çabuk ayaklı bir forvet. Ve pivot bölgesinde çember çevresinde bulacak bir oyuncu.

Eurobasket 2009’da bu şekilde başarıya ulaşan Sırbistan, Adidas İstanbul Cup’ı da aynı sistemle süpürdü. Teodosiç’in yanında oynayacak savunmacılar birbirlerine çok benzer tipte oyunculardı: Ivan Pauniç, Stefan Markoviç ve Dragan Miloslavlyeviç. Hepsi de rakibin en skorer dış adamını bire bir savunabilecek müdafa uzmanları. Uzun kolları ve savunma bilgisiyle öne çıkıyorlar. Bu oyuncuların hücumda da aktif bir görevleri var aslında. Teodosiç rakip savunmalardan en çok baskı yiyen oyuncu olduğu için, top getirme konusunda ona yardım edecek; top almadığı zamanlarda yaptıkları perdelerle Miloş’un oyununu rahatlatacak isimler.

Kısa forvet pozisyonunda fizikli, çok yönlü ve atlet oyuncuları tercih eden Ivkoviç bu pozisyonda Nemanja Bjelica ve Marko Keselj’den faydalanıyor. Her ne kadar Sırbistan’ın en zayıf noktası bu pozisyon olsa da; kanattan pas rotasyonuna katkı yapan, içeri yüklenebilen ve şut tehdidi olan Bjelica-Keselj ikilisi takımın sisteminin doğru işlemesini sağlıyor.


Dört numarada Ivkoviç’in tercihi dışarıdan oynayan forvetler. Bu görev tanımının Avrupa’daki en önemli isimlerinden biri olan Novica Veliçkoviç, üçlükleri ve çabuk ayaklarının yanı sıra, ribaundlara da büyük katkı yapıyor. Veliçkoviç’in arkasına oyuncu bulmakta da zorlanmadı Sırbistan... Performansını sürekli artıran Duşko Savanoviç, Veliçkoviç’in yokluğunda takımın hücum gücüne önemli katkı sağlayabiliyor.

Sırbistan’ın pivotları, sistemde en önemli yere sahip. Her pozisyonda top mutlaka bir kez pota altına iniyor. Bu yüzden rakip savunmaların dikkatini çekecek kadar skorer, içeri-dışarı pas trafiğini sağlayacak kadar yumuşak ellere sahip olması önemli. Sırbistan kadrosu bu mevkiide de kalabalık. Kaptan Nenad Krstiç’in yanı sıra Kosta Peroviç ve Miroslav Raduljica görevi layıkıyla yerine getirebilen isimler. Bilhassa takımın hücumda tıkandığı noktalarda pota altı “acil durumda kırılacak cam” görevini üstleniyor.

Sonuç olarak tüm bu görev tanımlarını net bir şekilde takımına yerleştiren Sırbistan’da, oyuncuların performans ölçümleri de daha kolaylaşıyor. Kimin iyi kimin kötü oynadığına karar verebilmek, o değerlendirmeyi yapmak da bu sistem içinde daha basit, çünkü istenenler belli. Bizim durumumuzdan biraz farklı yani.


En büyük yıldızımız Hidayet Türkoğlu, takım arkadaşlarını saha içinde yücelten bir oyun yapısına sahip. Kadromuzun en büyük avantajlarını alt alta koyduğumuzda, Hido’nun diğerlerini daha iyi hale getirebilmesine fırsat veren bir sisteme sahip olmak Türkiye’nin başarıya ulaşmasını sağlar. Açıkçası, savunma kısmında gayet iyi görünüyoruz. Potansiyelimizin tamamına yakınını sahaya yansıttığımız söylenebilir. Fakat hücumda işler öyle değil.

Ömer Aşık ve Semih Erden gibi hareketliyken topla buluştuklarında skor tehdidi olabilecek pivotlar, Kerem Tunçeri ve Ender Arslan gibi pick&roll’u iyi oynayan guard’larla birleşince etkili olabiliriz. Ömer Onan’ın hızlı hücumlarını öne çıkarabilmek için rakip guard’lara yaptığımız baskıyla top çalabilmek de önemli. Dört numarada eşleşme sorunu yaratabilecek Ersan İlyasova’nın verimli olması için, saha paylaşımını iyi yapmak ve Ersan’ın üzerindeki yardımları azaltmayı amaçlamak gerek. Ersan’ın dört numaradaki avantajlarından vazgeçmekse çok geniş olmayan bu kadro için büyük bir risk.

Neticede Adidas İstanbul Cup bir hazırlık turnuvasıydı ve farklı denemelerle takımın yapabileceklerini görme fırsatı bulduk. Sonuçta Sırbistan’dan farklı bir tarzımızın olduğu ve bizim daha çok rakip düzeni bozmak üzerine kurulu bir sisteme sahip olduğumuz bir kez daha ortaya çıktı. Bu şekilde başarıya ulaşmak mümkün, yeter ki hücumda en iyi yaptığımız şeyleri sahaya yansıtabilelim.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Liselinin Smacı




Henüz bir lise öğrencisi olan Dominique Pointer ismini bir kenara not edin. Nike Global Challenge'da böyle bir smaç basmış. İleride daha çok duyacağımız kesin.

Sportif Aforizmalar #2

"Kimsenin senin için üzülmediği, seni desteklemediği anda oyuncu olursun."
Tim Duncan 

Engin'den Mesaj Var


"Desteğiniz için çok teşekkür ederim, mutlu ettiniz. Mesajların hepsini teker teker okuyacağım, sevgiler."
Engin Atsür

Engin'in sevildiğini biliyordum ancak bu kadarını da beklemiyordum. Tam dokuz sayfa çıktı alıp götürdüm Engin'e -ki onun üzerine 20-30 mesaj daha geldi. Merak etmeyin, siteye girip yazdıklarınızı okumak için vakti bol şu sıralar :)

8 Ağustos 2010 Pazar

Engin'e Mesajlar


Aşil tendonu kopan Engin Atsür pazartesi günü ameliyat olacak. Bu yazının altında yorum bölümüne mesajlarınızı yazabilirsiniz. Yazıcıdan çıktısını alıp bizzat ileteceğim kendisine.