16 Kasım 2010 Salı

Caferağa'da Bir Gün

Foto: Altyapibasket.com
Bugün RadyoBasket ekibi olarak Caferağa'da Fenerbahçe Ülker ve Efes Pilsen'in genç takımlarının maçındaydık. Orkun Çolakoğlu, Kaan Kural, Caner Eler'le birlikte altyapı wikipedia'sı Oğuz Yenihayat'ı yanımıza alarak gençleri görmek istedik. Açıkçası Efes Pilsen'in yıldız takım kadrosuyla çıkması  maçın farklı bitmesine (110-54) sebep oldu ancak heyecan verici birkaç oyuncu izledik.

Toplamak gerekirse,
Erbil Eroğlu: Saha görüşü ve bu seviye için üst düzeyde bir fiziği var. Maçın farklı gitmesi bazen göze hoş gelen hareket yapmak uğruna biraz top kaybetmesine sebep oldu ancak Neven Spahija'nın neden onu sık sık A Takım'a aldığı açık. Şafak Edge ve Uğur Can Öğüt'ün yanında onun da anılması gerekiyor.

Kerem Hotiç: Çok iyi bir şutör olduğu kesin. Çok rahat sayı üretebiliyor. Saha içinde rahat görünmesi hem iyi, hem kötü olarak algılanabilir. Biz tabii ki iyi kısmından bakıyoruz.

Berkay Candan: Tüm ekibi en çok etkileyen isimdi. Müthiş bir fiziği var bir kere. Çok yönlü, oyun konsantrasyonu üst düzeyde ve saha içinde yaptıklarıyla doğal lider. Nazar değmesin, çalışmaya devam etsin. Kesinlikle üst düzey bir oyuncu olabilecek parıltıya sahip. Pozisyonu kısa forvet.

Metecan Birsen: Hakkında o kadar çok olumlu şey duydum ki, maça giderken beklentilerim yüksekti. Daha zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Fakat o boyda (2.04) bir oyun kurucu görmek tabii ki insanı heyecanlandırıyor. Gelişimini yakından takip edeceğim.

Berk Uğurlu: O da 1996 doğumlu. Fizik olarak abilerinin yanında küçük kalıyor, ancak saha görüşü ve pas yeteneği muazzam. Konuşmak için erken, ancak iyi bir oyun kurucu olabileceğini gösterdi. İzlemesi keyif verdi.

Efes Pilsen
Ne yazık ki Efes Pilsen genç takım antrenörünün genel olarak oyunculara yapıcı bir tavrı olduğunu düşünmüyorum. Hata yapan saniyesinde kenara gelirken, oyuncuların özgüvenlerine zarar verecek uyarılar geldi kenardan. Hocanın tarzıdır, bir bildiği vardır tabii ki. Birçok altyapı maçında da bu tarz şeylerle karşılaşıldığını biliyorum, ancak bu bana biraz fazla geldi. O yüzden Efes'teki oyuncuları değerlendirirken bu çerçeveden bakmak lazım.

Berk Demir: Fiziği ilk bakışta dikkat çekiyor. Temastan kaçması dikkat çekti ama net bir orta mesafe şutu var. Kısa listeme aldım, yakından izleyeceğim.

Cedi Osman: "Jedi Knight" lakabını aldı bile bizden. Çok aktif, rahatça çembere gidebiliyor ve iyi bir skorer. Gelecek için Efeslilerin umutlanması için önemli bir sebep.

Eurobasket-14 Kasım


Eurobasket 2. bolum-14.11.10 from rock_n_doll on Vimeo.

Blogu şu sıralarda ihmal ediyor oluşumun önemli sebeplerinin başında Eurobasket geliyor. Sine Büyüka ve Caner Eler ile Eurobasket için çok mesai harcıyoruz. Cumartesi geceleri 01:30'da NTV SPOR'dayız. 14 Kasım tarihli Eurobasket programını kaçıranlar için kayıt burada. Özellikle Ömer Onan röportajını kaçırmayın derim. Geri dönüşleri bekliyoruz.

Mezun!


Bahçeşehir Üniversitesi FIFA-CIES Spor Yöneticiliği Bölümü mezuniyet töreninden. Yanımdaki FIFA'dan Vincent Monnier.

8 Kasım 2010 Pazartesi

Beşiktaşlı Iverson



Dört kez sayı kralı olmuş, bir MVP ödülü bulunan bir efsanenin basketbol kariyerini Türkiye'de sürdürecek olması tüm dünyadaki sıkı NBA hayranları için üzücü bir haber.

Kanıt sosyal medyada. Allen Iverson'ın Türkiye'ye geldiğine kimse inanmıyor. İhtimal bile vermiyorlar.

Gelecekte NBA Avrupa Ligi açılır mı bilinmez, ancak İstanbul şimdiden NBA tarihinin önemli parçalarından biri haline gelmek üzere. Bundan yaklaşık iki ay önce gelecekte ligin “en değerli oyuncusu” ödülünü kazanacak bir oyuncu İstanbul'da şampiyon oldu. Şimdi İstanbullu basketbolseverler bu ödülü daha önce kazanmış bir efsaneyi izleme fırsatı edinecekler.

ABD Milli Takımı'nın Sinan Erdem Spor Salonu'nda şampiyonluk kupasını kaldırması tarihi bir andı. Çünkü Kevin Durant isimli çocuğun bir takım lideri olarak kazandığı ilk şampiyonluk yüzüğüydü o. Türk basketbolseverler, dünyada Durant'i kupa kaldırırken canlı izleme ayrıcalığına sahip ilk kişilerdi.

Fakat artık Dünya Şampiyonası bitti, normal sezona dönme zamanı. Daha önce Hidayet Türkoğlu, Mehmet Okur ve Ersan İlyasova gibi yıldızların doğuşuna sahne olan İstanbul parkeleri, şimdi bir efsaneyi ağırlamaya hazırlanıyor.

İstanbul daha önce Conrad McRae, Willie Solomon, Mahmoud Abdul-Rauf ve Cappie Pondexter gibi önemli oyuncuların eviydi. Şu sıralar Bostjan Nachbar, Tarence Kinsey ve Diana Taurasi gibi isimler de bu şehirde.

Şimdi Allen Iverson'ın zamanı.

Allen Iverson Beşiktaş'ta, düşünmesi bile keyif veriyor.

Memphis şehrini terk ettiği günden bu yana NBA yöneticileri tüm yeteneklerine rağmen Iverson'ın adını duymak bile istemiyorlar. AI yedek olmayı, ya da kendi tabiriyle “yeteneklerini başka birisinin arkasına koymayı” kabul etmemişti çünkü. Louis Williams'ın çenesinin kırılmasıyla, Iverson efsanesinin doğduğu takım olan Philadelphia, ona bir şans daha verdi. Orada kader devreye girdi ne yazık ki. Iverson tam basketbola odaklanacakken, dört yaşındaki kızı bir türlü teşhis edilemeyen bir hastalığa yakalandı ve AI yeteneklerini sahaya yansıtamadı.

Şunu kabul etmek lazım: Allen Iverson'ın NBA macerası sona erdi. Böyle olması gerekmiyordu fakat artık yeni bir sayfa açma zamanı. İki kıtayı birleştiren güzel boğazıyla İstanbul, yeniden başlamak için harika bir şehir. 13 milyon insan yanılıyor olamaz.

Allen Iverson'ın Beşiktaş'la iki yıl için dört milyon dolarlık sözleşme imzalaması, Türk sporseverler için, dünyanın geri kalanı kadar büyük bir sürpriz olmadı. Zira Beşiktaş yönetimi zaten bu yaz Guti ve Ricardo Quaresma'yı alarak artık farklı bir yolda olacaklarının sinyallerini vermişti. Bu ikilinin imza törenleri düşünüldüğünde, Allen Iverson'ın aynı kalabalığı çekeceğini söylemek yanlış olmaz herhalde.

Belki de olur.

Çünkü Allen Iverson, Guti'den de Quaresma'dan da fazla taraftar çekecek potansiyele sahip. Çünkü iş artık sadece Beşiktaş'la sınırlı değil. Bundan yaklaşık altı yıl önce kendisi de gördü zaten. ABD Milli Takımı'yla 2004 Olimpiyat Oyunları'na hazırlanan Iverson, Türk Milli Takımı'yla iki hazırlık maçı yapmak için İstanbul'a gelmişti. Abdi İpekçi Spor Salonu'nda Iverson'ın formasını ya da kol bandını taşıyan yüzlerce genç insan vardı. Ay-yıldızlı formaya karşı oynayan hiçbir oyuncu, bu kadar büyük bir desteğe sahip olmamıştı. Ancak Allen Iverson gibi birisi “12 Dev Adam”ın taraftarından biraz çalabilirdi. Belki Kobe Bryant ve Michael Jordan da...

Hem kısa boyu hem de isyankâr kişiliğiyle Allen Iverson Türkiye'de önemli bir ikon. NBA'deki uzunlarımız kimseyi yanıltmasın, ortalamaya vurulduğunda çok da uzun bir ülke değiliz. Belki de bu yüzden 1.83'lük bir adamın parke üzerinde devler arasında harikalar yaratması bizi çok etkiliyor.

Tabii bu kişiye özel sevginin yanında bir de Beşiktaş taraftarının desteği olacak Allen Iverson'ın arkasında. Milyonlarca taraftara sahip Beşiktaş'ın Afrika kökenli oyunculara karşı olan sevgisini bilmeyen yok. Daha önce Fani Madida, Daniel Amokachi ve Pascal Nouma gibileri bu kulüp için efsane oldular. Basketbolda Khalid El-Amin'e gösterilen sevginin unutulması mümkün mü?

Yani başarılı olup olmaması pek de önemli değil. Iverson, aradığı o gerçek sevgiyi İstanbul'da bulacaktır.

Sonuçta kariyeri boyunca 250 milyon doların üzerinde para kazanmış bir yıldız için üzülmenin alemi yok. Iverson'ın yeni transferinin tek sebebi para olsaydı, kendisine Beşiktaş'ın verdiğinin iki katını öneren Çin takımına giderdi. Allen Iverson Türkiye'ye yeniden eğlenebilmek ve basketbol oynamak için geliyor. Burada yeniden efsaneleşecek ve kayıtsız-şartsız sevildiği bir ortamda olacak.

Yaşadığı onca zor yıldan sonra Allen Iverson'ın buna ihtiyacı var.

Belki Iverson Türkiye'de Beşiktaş'ı kendisinden iki-üç kat büyük bütçeli takımlara karşı şampiyon yapamayacak. Ancak 35 yaşındaki efsane sahaya çıkıp yeniden kendi bildiği basketbolun en iyisini oynamaya hazır. Ve şimdiden dünya televizyonları Allen Iverson'ın yeni takımıyla çıkacağı ilk maçı yayınlamak için sıraya girdiler bile.

Sahada başarılı olup olmayacağını sorgulayıp durmaktansa, bunun keyfini çıkarmak gerek. Tüm dünyanın gözü şu anda İstanbul'da çünkü...

* Bu yazı 8 Kasım 2010'da NTVSpor.net'te yayınlanmıştır. 

2 Kasım 2010 Salı

Sportif Aforizmalar #5



"Hayatınızın her bölümünde farklı insanlara karşı oynarsınız. Bu yüzden hücumda ya da savunmada her seferinde aynı şeyi yapmanız mümkün değil. Rakibinize karşı kendinizi hep değiştirmek, yenilemek zorundasınız." 
Oscar Robertson

Mike Conley ve 45 milyon


Mike Conley lige geleli üç sene oldu. Bu onun NBA seviyesinde herhangi bir takımda ilk beş başlayamayacağını anlamak için yeterli bir süre. Atlet babasının genlerinden gelen bir hızı var, fakat bu bile onun TJ Ford, Ty Lawson ya da Speedy Claxton gibi bir oyun kurucu olmasına yetmiyor. Bu üçünün de yedek olduğunu hatırlatmaya gerek yok herhalde.

2010-11, aslında Mike Conley'nin kariyeri için belirleyici sezon olacaktı. Kontrat yılında göstereceği performansın, Memphis Grizzlies'in gelecek için vereceği kararı etkilemesi gerekiyordu. Ancak öyle olmadı. Memphis Grizzlies yönetimi, daha sezonun ilk günlerinde Mike Conley'ye 5 yıl için 45 milyon dolarlık bir sözleşme verdi. 45 milyon dolar!

Sonuçta Conley sözleşmesini uzatmasaydı sınırlı serbest kalacaktı. Peki ona 45 milyon dolar verecek takım çıkar mıydı? Belki Minnesota Timberwolves. O da ligin en kötü yönetilen takımı olduğundan...

Conley geçtiğimiz sezonun ikinci yarısında fena olmayan bir oyun ortaya koydu. Marc Gasol ve Zach Randolph gibi savunmanın dengesini pota altına çeken iki uzun sayesinde dışarıda daha rahat şut imkanı buldu ve üç sayı yüzdesini artırdı. Ayrıca daha çok faul almaya başlamıştı. Ancak işin bir de müdafaa kısmı var.

Conley savunmada o kadar kötü ki, bunu telafi edebilmek için hücumda çok ekstra işler yapması gerekiyor. Ne uzman bir üçlükçü, ne maç başına 8-10 serbest atış kullanacak kadar delici, ne Tony Parker gibi bir boyalı alan bitiricisi, ne de Jose Calderon kadar iyi bir pasör. Ve 45 milyon dolar kazanacak!

Böylelikle daha önce Rudy Gay'ye 84 milyon dolar ödeyen Memhpis Grizzlies, bu yaz takımın en iyi dördüncü ve beşinci oyuncularına toplamda 129 milyon dolar bağlamış oldu. Üstelik takımın en iyi üç oyuncusundan ikisi Marc Gasol ve Zach Randolph'un kontratları bu yaz bitiyor. Gelecek sezon da OJ Mayo'nun da yeni mukavele alması lazım. Gay 84, Conley 45 aldıysa, üçünün de maksimum kontrat istemeye yüzü olacaktır.

Bu imzanın tek sevindirici yönü, oyuncular birliğinin elinin güçlenecek olması. Toplu iş sözleşmesi görüşmeleri esnasında “takımlar kâr etmiyor” diyen takım sahiplerine söyleyecek bir sözü oldu oyuncuların. Acaba lokavt mı daha önce gelir, grev mi?

Ne dersiniz, Conley'nin kontratına aşırı mı tepki veriyorum acaba? Sizin düşünceleriniz neler?

Rondo'nun evrimi



Rajon Rondo, üniversite günlerinden beri birçok soru işaretiyle anılıyor. Ancak lige adımını attıktan dört yıl sonra herkesin emin olduğu tek bir konu var: O artık şampiyonluğa giden bir takımın lideri.

Kevin Garnett, Paul Pierce, Ray Allen, Shaquille O'Neal, Jermaine O'Neal... Toplamda 51 kez all-star seçilmiş bu büyük basketbolcular, 2010-11 sezonunda Boston Celtics’in kadrosundalar. Ancak bu görkemli isimlere rağmen, Boston kadrosunun lideri 24 yaşında çelimsiz bir çocuk. Belki 1990’lı yıllardan itibaren basketbolu yakından takip edenlerin kabul etmesi kolay olmayacak, ama Boston Celtics artık Rajon Rondo’nun takımı.

Kaptan Pierce kritik anlarda başvurulan kişi, Kevin Garnett savunmanın duygusal lideri, Ray Allen hücumun bu kadar etkileyici olmasını sağlayan isim ve Shaquille O'Neal pota altında hâlâ ikili sıkıştırmaları çekecek bir paratoner olabilir. Fakat Doc Rivers’ın takımında bu yıldızların esas görevi Rajon Rondo’ya yardımcı olmak.

Kentucky Üniversitesi’nden NBA’e adımını attığı ilk günden bu yana sürekli gelişim gösteren Rondo, beş yıl-55 milyon dolarlık yeni sözleşmesini sonuna kadar hak ediyor. Rondo’nun gelişimi sadece 'ne kadar iyi bir saha içi komutanı olduğu' anlatılarak açıklanamaz. Hep şutuyla eleştirilen RR, artık 4-5 metreden boş kaldığında tereddüt etmeden cezayı kesebilecek bir yıldız. Eksiği, o şutunu 6.75'e çekememiş olması. Kim bilir, belki de kocaman elleriyle Rondo, hiçbir zaman iyi bir şutör olamayacak.

Yine de bu sorun değil çünkü antrenör Doc Rivers'ın sistemi, Rondo'nun verimli olması için yaratılmış. 1.85'lik guard, perdelerden yararlanıp savunmanın tüm boşluklarını kullanıyor ve takım arkadaşlarına en doğru açıdan pas verebiliyor. Rondo'nun en büyük artılarından biri de ligin belki de en iyi ribaund alan oyun kurucusu olması. Her ne kadar Boston ligin en düşük tempoda oynayan takımlarından olsa da, Rondo aldığı ribaundlar sonrasında rakip savunmanın ortasına girerek direkt çembere gidiyor ve yeşillerin kolay sayı bulmasını sağlıyor. Steve Nash’in asist rakamlarına yaklaşan Rondo’nun, bunu Nash’e oranla daha az pozisyonda yapmasıysa iki kelimeyle “göz kamaştırıcı.”

Gerçi Rondo bunları yapmaya alışık. Zira Kentucky Üniversitesi’nde de durum farklı değildi. O zamanki antrenörü Tubby Smith, ilk senesinde yıldız oyuncular Randolph Morris ve Chuck Hayes ikilisinin üzerine kurduğu düşük tempolu sisteminde yarı saha basketbolunu tercih ediyordu. Rondo, takım arkadaşı Kelenna Azubuike’yle birlikte kendini kafeste kapatılmış gibi hissettiğini söylüyordu zaman zaman. Onun takım tercihleri dışına çıkması, sık sık hızlı hücumu denemesi draft’taki yerini olumsuz etkiledi. Gözlemciler Rajon Rondo’nun takım düzenlerini sahaya yansıtmak yerine, şahsına uygun basketbolu tercih etmesini genç oyuncunun eksi hanesine yazıp, ona şüpheyle bakıyorlardı.

Şimdiyse kimsenin kuşkusu yok. Rondo, şampiyonluk iddiasıyla yola çıkan bir takımın liderliğini üstleniyor. Ve Celtics’in abileri takımdan ayrılır ayrılmaz, kulübün anahtarı ona teslim edilecek. Her ne kadar sadece 78 kilo olsa da, kendini 'ligin en iyi oyun kurucusu' olarak gören Rajon Rondo da bu yükü taşımaya hazır.

* Bu yazı 2 Kasım 2010 tarihinde NTVSpor.net'te yayınlanmıştır.

1 Kasım 2010 Pazartesi

Dinlemek lazım #4

Youtube açıldığına göre rahat rahat video paylaşabiliriz. Drake'in bu harika şarkısını paylaşamamıştım daha önce, tavsiye edilir. Over!



Tüm albüm güzel, almak isteyenlere önerilir.

Son Şans


Allen Iverson... Kariyerinde bir MVP ödülü, dört sayı krallığı ve daha birçok unvana sahip bir efsane... Oynadığı 914 maçta yakaladığı 26.7 sayı ortalamasıyla, NBA tarihinin maç başına en skorer altıncı oyuncusu olan Iverson, şöhretli transferleriyle ses getiren Beşiktaş yönetiminin son gözdesi.

Basketbolun efsaneleri arasında yer almasına rağmen, eğer işler beklendiği gibi gelişseydi, Amerikan Futbolu’nun büyük bir yıldızı olarak anılıyor olabilirdi Iverson. Zira küçüklüğünde basketbolu yeteri kadar sert bir spor olarak görmeyen AI, geleceği parlak bir quarterback olarak spor dünyasında sahne almıştı.



Ancak 1993 yılında yaşadığı bir olay, Allen Iverson'ın hayatındaki ilk dönüm noktası oldu. Lise üçüncü sınıfta gittiği bir bowling salonunda kavgaya karışan genç Allen, çıktığı mahkemede suçlu bulunarak mahkum oldu. Hapisten çıktıktan sonra liseyi dışarıdan bitiren Iverson, annesinin o zamanki Georgetown Üniversitesi antrenörü John Thompson ile irtibata geçip oğluna bir şans yaratmasıyla seçimini yaptı ve basketbolda karar kıldı. Kendisini 15 yaşında çok zor şartlarda dünyaya getiren annesine iyi bir gelecek sunmak isteyen Iverson için hayata tutunmanın tek yolu basketboldu.

İki yıllık görkemli Georgetown kariyerinin ardından 1996 yılında NBA'e adımını atan Iverson, Philadelphia 76ers formasıyla bir efsane haline geldi. 2001'de ligin en değerli oyuncusu oldu ve takımını finale taşıdı. O dönemde yaşadığı çok ciddi sakatlıklara rağmen sahaya çıkmakta ısrar etmesi, Philadelphia şehrinin simgesi olmasını sağladı.



Iverson Philadelphia'dan ayrıldıktan sonra Denver Nuggets'ta da başarılı oldu. Ardından Detroit Pistons'ta kan uyuşmazlığı yaşadı. Geçtiğimiz sezon şansını bir kez de Memphis Grizzlies'te denedi ancak yedekten gelmeyi kabul etmediği için Memphis seyircisinin önünde tek maça bile çıkmadan şehri terk etti.

Iverson, başarısız Grizzlies macerasının ardından basketbolu bırakma kararı aldığını açıkladı, fakat profesyonel kariyerine başladığı Philadelphia'nın teklifiyle bu kararından vazgeçti.

Özel hayatında da sorunlar yaşayan NBA yıldızı, dört yaşındaki kızının geçirdiği ciddi ve teşhis edilemez hastalığın ardından eşi Tawanna'nın açtığı boşanma davasıyla sarsıldı. Aynı dönemde alkol bağımlılığı ve kumar sorunlarıyla boğuşan Iverson, borcu yüzünden Detroit ve New Jersey'deki kumarhanelerin kara listesine girdi.

Yaz boyunca kendini toparladığını söyleyen 35 yaşındaki yıldız, defalarca NBA'e dönmek istediğini açıklasa da, hiçbir takımdan teklif alamayınca gözünü Amerika dışındaki tekliflere çevirdi. En ciddi teklifse Çin'den geldi. Zira Foshan Dragons yıllık dört milyon dolar öneriyordu. Ancak ABD'ye daha yakın olmak ve daha iyi bir ligde basketbol oynamak istediğini söyleyen Iverson, Çin'den gelen teklifin yarısına, Beşiktaş Cola Turka ile anlaştı.



Bu onun için yepyeni bir başlangıç. Anlaşılan o ki, Iverson'ın Türkiye'ye gelmesinin birinci sebebi para değil. Öyle olsaydı Çin'de oynardı. O tıpkı 17 sene öncesindeki gibi yeniden hayata tutunabilmek için basketbolu ve Beşiktaş Cola Turka'yı kullanmak istiyor. Burada göreceği sevgi onu hayata döndürecektir. Hem de bu sefer annesi için değil, beş çocuğu için. Iverson, belki dev bütçeli bütçeli rakipleri karşısında Beşiktaş'ı şampiyon yapamayacak. Ancak o “efsane” statüsüne erişirken de hiç şampiyon olmamıştı ki...

Not: Bu yazı 30 Ekim tarihli Milliyet Gazetesi için yazılmıştır.

Cadılar Bayramı!

Bu gece Cadılar Bayramı kutlanıyor. NBA'deki oyuncular da buna katılmış durumda. Hemen paylaşalım birkaç fotoğraf. Önce Paul Pierce ile başlıyoruz.


(NOT: Fotoğrafların üzerine tıklarsanız büyük halini görebilirsiniz)


Yine Pierce'ın partisinden:

Paul Pierce-Ray Allen-David Ortiz-Kevin Garnett
Yine aynı partiden:

Rajon Rondo-Jermaine O'Neal-Glen Davis-Delonte West-Kevin Garnett-Paul Pierce
Bu da Marquis Daniels:

Marquis Daniels

Bu Anthony Parker:

Anthony Parker

Boston Celtics'in MVP'si kesinlikle Shaq:


Şimdi sırada Justin Timberlake kostümüyle Dwyane Wade var:


Kanye West değil, Al Horford:

Al Horford
Zaza Pachulia denemiş ama Charlie Chaplin olamamış:

Zaza Pachulia
Josh Smith hapisteki Lil Wayne olmuş:

Josh Smith
Mo Evans başarılı bir Rick James kostümüyle:

Maurice Evans
Gecenin başarılı isimlerinden Jamal Craword aka MC Hammer:

Jamal Crawford
Doktor Marvin Williams:

Marvin Williams
Josh Powell da Jabbawockeez ekibine katılmış:

Josh Powell
Dwight Howard:

Dwight Howard
DJ Lance Rock kostümüyle Shelden Williams ve kızı Laila:

Shelden Williams
WNBA efsanelerinden Ticha Penicheiro:

Ticha Penicheiro
Bir fotoğraf da eskilerden gelsin. Zorro kostümüyle Rick Fox.

28 Ekim 2010 Perşembe

Genç Iverson

Mitchell Layton / Getty Images

Allen Iverson'ın hayatında çok önemli bir yeri vardır üniversitedeki antrenörü John Thompson'ın. Iverson'ın gençlik yıllarında eksikliğini hissettiği baba figürü haline gelen Thompson, efsanevi kariyerin yapıtaşlarından birisi. Bu kare 1995 yılından. 20 yaşındaki Iverson, Georgetown Üniversitesi'nde bir maç esnasında Thompson'dan öğütler alıyor.

27 Ekim 2010 Çarşamba

Çılgınlık!


Boston Celtics - Miami Heat maçından Halkla İlişkiler istatistiği:

Yayında LeBron James'in ismi 157 kez, Dwyane Wade'inki 90 kez zikredilmiş.

Bunu hesaplayan arkadaşlara da selam olsun, çıkarım yapmaya çalışanlara da...

Antrenman mı?

Belki kaçırmış olanlar vardır. Allen Iverson'ın kariyerindeki önemli anlardan biri. Asi kişiliğini daha iyi anlatan bir video daha var mıdır, bilmiyorum. Iverson, koç Larry Brown'ı karşısına almak uğruna kendisine neden antrenmana gitmediğini soran gazetecileri fırçalıyor. Antrenman mı? Video ve altyazısı aşağıda.


Allen Iverson - Practice

Big Fruity | Myspace Video



Allen Iverson: Size idmanı kaçırdığım söylenebilir. Eğer bir antrenör antrenmanı kaçırdığımı söyledi ve siz de bunu duyduysanız, doğrudur. Demem o ki, bu yıl tek bir idman kaçırmış olabilirim. Eğer birisi benim için "antrenmana gelmiyor" dediyse bu tek bir idman olabilir. Bu sene yaptığımız tüm antrenmanları düşünürsek bu yeterli. Eğer antrenman yapamayacaksam, idmana çıkamam. Sakatsam, sakatımdır. Bu kadar basit. Mevzu bununla alakalı değil, hiç alakası yok hatta. Demek istediğimi anlatabiiliyor muyum? Tabii ki konuşmak kolay. Ben bu takımın lideriyim ve burada oturmuş antrenmandan konuşuyoruz. Bakın, antrenmandan bahsediyoruz, maçtan değil, maçtan değil, maçtan değil. Maçtan değil. Değil, değil... Sahaya çıkıp uğruna öldüğüm, her seferinde son kez oraya çıkıyormuşum gibi oynadığım bir maçtan değil. Maçtan değil de antrenmandan konuşuyoruz. Ne kadar aptalca! Antrenmandan bahsediyoruz. Orada olmam gerektiğini ve yaptıklarımla örnek olmam gerektiğini biliyorum. Ben de zaten bunu bir kenara atmış değilim. Antrenmanın bana bir anlam ifade etmediğini söylemiyorum. Önemli olduğunu biliyorum, gerçekten. Ancak antrenmandan bahsediyoruz. Neymiş konumuz, antrenman mı? Antrenmandan bahsediyoruz! (gülüşmeler) Antrenmandan bahsediyoruz, antrenmandan! Maçtan değil. (gülüşmeler) Antrenmandan bahsediyoruz! Salona geldiğinizde, beni oynarken izlerseniz -beni oynarken izlediniz, değil mi?- her şeyimi verdiğimi görebilirsiniz. Şu anda antrenman konuşuyoruz, antrenman!

Muhabir: Ancak koç bundan bahsettiği sürece karşına bir sorun olarak çıkmaya devam edecek.

AI: Bakın, sizi anlıyorum. Benim için de komik, ilginç bir durum. Ancak konuştuğumuz şey idman, maç bile değil. Asıl önemli olduğu zamandan değil. Antrenmandan bahsediyoruz!

Muhabir: Eğer idman yapsaydın takım arkadaşlarını daha iyi hale getirebilir miydin?

AI: İdman yaparak takım arkadaşlarımı nasıl geliştirebilirim ki?

26 Ekim 2010 Salı

Ne Yapmalıyım?

Önce izleyin, sonra altyazısı ve açıklamasını okuduktan sonra tekrar izleyin derim.


LEBRON JAMES: THE RISE from kevin brown on Vimeo.

Ne yapmalıyım?

Hatalar yaptığımı kabul etmeli miyim?

Size bunu daha önce de yaptığımı hatırlatmalı mıyım?

Size bir tarih dersi mi vermeliyim?

Ne yapmalıyım?

Birlikte ne kadar eğlendiğimizi söylemeli miyim?

Evet, bu güzel geçti.

Gerçekten gelecekteki mirasımı zedelediğimi düşünmeli miyim?

Ne yapmalıyım? Ne yapmalıyım? Ne yapmalıyım?

Dövmemi mi sildirmeliyim?

Yeni parlak ayakkabılarımı görmek ister misiniz?

Ya da size "ben örnek alınabilecek birisi değilim" mi demeliyim?

Şaka!

Sahiden, ne yapmalıyım?

Size şampiyonluğun peşinden koşan biri olduğumu mu söylemeliyim? Her şeyi para ve yüzük için yaptığımı?..

Sizin istediğiniz kişi mi olmalıyım?

Bana biçilen "The Villain" (Zalim) rolünü kabul etmeli miyim?

Belki de sadece kaybolmalıyım...

Arkadaşlarımı dinlemeyi bırakmalı mıyım? Onlar benim arkadaşlarım.

Aktörlüğü mü denemeliyim?

Bu ateşle (Heat) baş etmelisin. Sabırlı ol. Bir süre sonra sıcaklık düşecek. Her şey daha rahat ve kolay olacak.

Bunları yazmalı mıyım?

Evet.

Sizleri güldürmeli miyim?

Yoksa size duygulu bir şiir mi okumalıyım?

Beni kelimelerinle vurabilir,
Gözlerinle kesebilirsin.
Fakat tıpkı hava gibi, ben yükselmeye devam ederim!

Tüm borçları silip sıfırdan mı başlamalıyım?

Ne yapmalıyım?

Sizin istediğiniz kişi mi olmalıyım?



LEBRON JAMES: THE RISE from kevin brown on Vimeo.




Anlaşılan o ki, LeBron James'in yerle yeksan olan imajını Nike düzeltecek. Olağanüstü bir reklamla çıktılar karşımıza.

Reklam, LeBron James'in kararını açıkladığı TV programıyla başlıyor ve LeBron kameraya dönüp "Ne Yapmalıyım" diye soruyor.

Sonra LeBron'ın lise günlerine dönüyoruz ve kazandığı kupaları görüyoruz.

Derken LeBron Cleveland'dan ayrılırken, kendisi için asılan dev "Hepimiz şahidiz" posteri indiriliyor.

Sonra LeBron'ın basketbolun şöhretler müzesi'ne giriş partisinde kimsenin olmadığı görülüyor.

Ardından James, sırtında yazan "Chosen 1" (Seçilmiş kişi) dövmesini sildiriyor.

Sonrasında LeBron'ı en çok eleştirenlerin başındaki Charles Barkley'nin eski bir reklam filminin canlandırılması var. LeBron "ben de Charles Barkley gibi 'beni örnek almayın' deyip kurtulayım mı?" diye soruyor. Barkley'ye ufak bir taş atmış.

Reklamın ilerleyen bölümlerinde LeBron James, halkla ilişkiler işlerini yürüten arkadaşlarını dinlememesi gerektiğini söyleyenlere sesleniyor. "Onlar benim arkadaşım, nasıl dinlemeyeyim?"

Sonrasında yeni şehri Miami'ye atıfta bulunuyorlar. Miami Vice'ten Don Johnson, LeBron'a "Heat (ateş) ile baş etmelisin, sabırlı ol" diyor.

Ardından LeBron, ilk kadın zenci şair Maya Angelou'nun "Still I Rise" şiirinden bir bölüm okuyor.

Son olarak her şeyi yıkan LeBron çıkıyor sahaya.

İstediğiniz kişi mi olmalıyım?

12 Ekim 2010 Salı

Ehven-i Şer


Tatil 18'ine kadar devam ediyor ama bunu yazmadan duramadım. Cleveland'ın LeBron James travması sonrası antrenörlüğünü üstlenen Byron Scott bir açıklama yapmış, onu özellikle paylaşmak istedim.

"Tyson Chandler hayatım boyunca çalıştırdığım en iyi ve en akıllı pivottu." - Byron Scott

Heyecanlanmayın, kendisi daha önce Aaron Williams, Todd MacCulloch, Jason Collins, Jamaal Magloire ve Marc Jackson ile çalıştı. Ehven-i şer derler eski Türkçe'de. İşte tam karşılığı bu. Hayır, bu adam Kareem Abdul-Jabbar ile aynı takımda oynadı. Pivottan anlamıyor desem, Kareem'e ayıp olacak.

5 Ekim 2010 Salı

Mola


Yeni sezon öncesi kafa dinlemek için iki hafta buralardayım. Yıllık iznimi şimdi kullanıyorum. Dinlenme zamanı.

2 Ekim 2010 Cumartesi

WNBA Yıldızları Türkiye'de


Diana Taurasi, Sylvia Fowles ve Iziane Castro Marques...

WNBA'in üç yıldızı önümüzdeki sezon Türkiye'de oynayacak. Sarayın Sultanları'ndan Aras rica etti, biz de ufak bir şeyler karaladık. Bu üç oyuncu hakkında okumak isterseniz link budur. Onun haricinde de Galatasaray ağırlıklı olmasına karşın, kadın basketbolu hakkında güzel fikirler var. Takip edilesi bir blog Sarayın Sultanları.

Ekleyin sık kullanılanlara!

Austin Rivers Duke'u Seçti

Foto: ESPN

Doc Rivers bu sezon içinde ailesine daha fazla vakit ayırmak istediğini belirtmiş ve yaz döneminde Boston’ı bırakabileceği sinyalini vermişti. Bunun en önemli sebeplerinden biri de lise son sınıfa geçen oğlunun yanında olmak ve onun en doğru okulu seçmesini sağlamaktı.

Doc Rivers Boston’daki görevinden ayrılmadı ama oğlu kendince en doğru kararı vermişe benziyor. Austin Rivers, önümüzdeki sezon Duke Üniversitesi’nde.

Esasında geçen yaz Florida’ya gitme kararı almıştı Austin. Fakat Billy Donovan’ın yönetiminde üst üste iki NCAA şampiyonluğu yaşayan Florida, o dönemden beri büyük düşüşte. Austin Rivers’ı etkileyemediler ne yazık ki.

Austin’i Kansas ve North Carolina da istiyordu. Chapel Hill’de pek iyi karşılanmayacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok.

Peki kimdir bu Austin Rivers? Doc Rivers’ın oğlu olmanın haricinde bir özelliği var mıdır?

Sorunun cevabı net: Evet!

1992 doğumlu Austin, 1.93 boyu ve atletizmiyle dikkat çekiyor. 18 yaş altı Dünya Şampiyonu olan ABD Milli Takımı’nın da yıldızlarındandı. Çok iyi bir şutör ve harika skorer içgüdülerine sahip. Eğer sınırlama olmasaydı liseden direkt olarak NBA’e gidecek yeteneğe sahipti. Duke’un oynadığı sistemde Gerald Henderson’ın rolüne soyunacağını ve daha ilk seneden çok başarılı olacağını düşünüyorum.

Bakalım yıldız oyuncuları görev adamı haline getirmesiyle tanınan Mike Krzyzewski, Austin Rivers’ı nasıl bir oyuncu haline getirecek?

NBA Transfer Dosyası: Batı Konferansı

Dallas Mavericks 
Gelenler: Dominique Jones (25. sıra)*, Tyson Chandler (CHA), Alexis Ajinca (CHA), Ian Mahinmi (SAS), Brian Cardinal (MIN), Steve Novak (LAC),
Gidenler: Erick Dampier (TOR), Matt Carroll (CHA), Eduardo Najera (CHA)

Denver Nuggets 
Gelenler: Al Harrington (NYK), Shelden Williams (BOS)
Gidenler: Johan Petro (NJ), Joey Graham (CLE), Malik Allen (ORL)

Golden State Warriors 
Gelenler: Ekpe Udoh (6. sıra)*, Charlie Bell (MIL), Jannero Pargo (CHI), Dorell Wright (MIA), David Lee (NYK), Dan Gadzuric (MIL), Jeremy Lin (FA), Louis Amundson (PHO), Rodney Carney (PHI)
Gidenler: Raja Bell (UTA), Anthony Tolliver (MIN), Kelenna Azubuike (NYK), Corey Maggette (MIL), Anthony Morrow (NJN), Anthony Randolph (NYK), Ronny Turiaf (NYK), C.J. Watson (CHI)

Houston Rockets 
Gelenler: Patrick Patterson (14. sıra)*, Courtney Lee (NJN), Brad Miller (CHI)
Gidenler: Trevor Ariza (NOH), David Andersen (TOR)

Los Angeles Clippers 
Gelenler: Al-Farouq Aminu (8. sıra)*, Eric Bledsoe (18. sıra)*, Willie Warren (54. sıra)*, Brian Cook (HOU), Ryan Gomes (MIN), Randy Foye (WAS), Marqus Blakely (FA), Jarron Collins (PHO)
Gidenler: Drew Gooden (MIL), Steve Blake (LAL), Travis Outlaw (NJN), Steve Novak (DAL), Bobby Brown (Prokom), Mardy Collins (WAS)

Los Angeles Lakers 
Gelenler: Devin Ebanks (43rd)*, Derrick Caracter (58. sıra)*, Matt Barnes (ORL), Theo Ratliff (CHA), Steve Blake (LAC)
Gidenler: Jordan Farmar (NJN), Josh Powell (ATL), Adam Morrison (WAS)

Memphis Grizzlies 
Gelenler: Xavier Henry (12. sıra)*, Greivis Vasquez (28. sıra)*, Tony Allen (BOS), Acie Law (CHI), Damien Wilkins (MIN)
Gidenler: Ronnie Brewer (CHI), Marcus Williams (Enisey-Rusya)

Minnesota Timberwolves 
Gelenler: Wesley Johnson (4. sıra)*, Lazar Heyward (30. sıra)*, Nemanja Bjelica (35. sıra)*, Paulao Prestes (45. sıra)*, Martell Webster (POR), Kosta Koufos (UTA), Sebastian Telfair (CLE), Luke Ridnour (MIL), Michael Beasley (MIA), Nikola Pekovic (2008 draft)
Gidenler: Ramon Sessions (CLE), Ryan Hollins (CLE), Al Jefferson (UTA), Ryan Gomes (LAC), Damien Wilkins (MEM), Sasha Pavlovic (FA), Oleksiy Pecherov (Milano), Brian Cardinal (DAL), Nathan Jawai (Partizan)

New Orleans Hornets 
Gelenler: Craig Brackins (21. sıra)*, Quincy Pondexter (26. sıra)*, Trevor Ariza (HOU), Marco Belinelli (TOR), Mustafa Shakur (OKC), Joe Alexander (CHI)
Gidenler: Darren Collison (IND), James Posey (IND), Julian Wright (TOR), Morris Peterson (OKC), Sean Marks (WAS)

Oklahoma City Thunder 
Gelenler: Cole Aldrich (11. sıra)*, Tibor Pleiss (31. sıra)*, Latavious Williams (48. sıra)*, Ryan Reid (57. sıra)*, Daequan Cook (MIA), Royal Ivey (MIL), Morris Peterson (NOH)
Gidenler: Kyle Weaver (FA), Mustafa Shakur (NOH), Etan Thomas (ATL)

Phoenix Suns 
Gelenler: Gani Lawal (46. sıra)*, Dwayne Collins (60. sıra)*, Josh Childress (ATL), Hidayet Türkoğlu (PHO), Hakim Warrick (CHI)
Gidenler: Leandro Barbosa (TOR), Amare Stoudemire (NYK), Taylor Griffin (FA), Louis Amundson (GSW), Jarron Collins (LAC)

Portland Trail Blazers 
Gelenler: Luke Babbit (16. sıra)*, Elliot Williams (22. sıra)*, Armon Johnson (34. sıra)*, Wesley Matthews (UTA)
Gidenler: Juwan Howard (MIA), Martell Webster (MIN), Travis Diener (Dimamo Sassari), Ryan Gomes (FA)

Sacramento Kings 
Gelenler: DeMarcus Cousins (4. sıra)*, Hassan Whiteside (33. sıra)*, Samuel Dalembert (PHI), Darnell Jackson (CHI), Antoine Wright (TOR), Pooh Jeter (CLE)
Gidenler: Spencer Hawes (SAC), Andres Nocioni (PHI), Jon Brockman (MIL), Dominic McGuire (CHA), Sean May (NJN)

San Antonio Spurs 
Gelenler: James Anderson (20. sıra)*, Ryan Richards (49. sıra)*, Tiago Splitter (2007 draft), Gary Neal (Benetton)
Gidenler: Roger Mason Jr. (NYK), Keith Bogans (CHI), Malik Hairston (FA)

Utah Jazz 
Gelenler: Gordon Heyward (9. sıra)*, Jeremy Evans (55. sıra)*, Al Jefferson (UTA), Raja Bell (GS), Francisco Elson (PHI), Earl Watson (IND)
Gidenler: Carlos Boozer (CHI), Kyle Korver (CHI), Wesley Matthews (POR), Kosta Koufos (MIN)